
Sıkıntı ile uyudu o gece Beyza.Karmaşık rüyalar gördü.Sabahı aynanın karşısına geçip böyle bir ilişkinin mümkün olmayacağını kendi kendine tekrar ettiyse de ne Erkan’dan uzak durmayı ne de kesin bir karar alıp ona karşı olan duygularını kabullenebilmeyi başardı.İş yerinde bir araya gelmek için sürekli bahaneler buldular her ikiside.Gözleri ne zaman birbirini bulsa kalplerine yol oluyordu.
Derken bir gece internette konuşurken Erkan duygularını açıklayı verdi Beyza’ya.Beyza bekliyordu bunu ama gene de şaşırdı.Korkttu.Kendinden korktu.Beyni ne kadar ona olmaz dese de duygularına hakim olamıyordu.Erkan’ı ne zaman görse daha önce bilmediği bir duygu bedeninde ki tüm hücreleri ele geçiriyordu.Elinde olmadan Erkan’ın peşinden onun aşkıyla bu ilişkinin içersine düşüverdi sonunda Beyza.Ama ne içinde büyüttüğü öfkenin ne de çarpık duygularının farkında değildi.Kendini tam anlamıyla akışına bırakmıştı olayların ve olaylar onları hızla uçuruma doğru sürükleyecekti.
Beyza ilişkilerinin gizli kalması gerektiğine karar verdi.İşyerinde ilişkilerinin ortaya çıkmaması için iki yabancıyı oynamalıydılar.Ama bu öyle zordu ki…Beyza ölesiye kıskanıyordu Erkanı.Öyle ki yanına biri yanaşacak olsa her ikisini de öldürmek istiyordu.Erkan’ın herkesle çok iyi geçiniyor olması ise olayları iyice çığrından çıkarıyordu.
Biliyordu Beyza hastalıklı bir duyguydu bu hissettiği ama zaten hissettiği hangi duygu sağlıklıydı ki o aralar.İstiyordu ki kıskanılan kendisi olsun,istiyordu ki kendi canı nasıl yanıyorsa Erkan’ın ki de öyle yansın.O yüzden başka insanlarında ilgisini çekebilmek için her gün bir öncekinden daha güzel görünmeye çalışıyordu.Bununla da yetinmeyip o sıralar kendisine geri dönmeye çalışan eski sevgilisinden gelen her şeyi mutlulukla karşılıyordu.Halbuki yapılması gereken belliydi.Kesin bir dille karşı tarafa hayatında başka biri olduğunu söylemek ve sonsuza kadar kendisinden uzak durması konusunda uyarmaktı.Ama Beyza bunu yapmıyordu.Yaparsa Erkan’ın canını yakamayacaktı,elinden gelen başka hiçbir şey yoktu.Halbuki Erkan büyük olgunluk gösterip durumu umursamamaya çalışıyordu ki bu Beyza’yı daha da çileden çıkarıyordu.Öyle bir öfke vardı ki içinde görmüyordu,karşısında duran ve onu deli gibi seven erkeği görmüyordu.Onun için her şeyi göze alabilecek bu adamın sevgisinin de kendisinin de derinliğinin farkında değildi.Beyza sadece tüketmek istiyordu.Birileri onun acılarının bedelini ödemeliydi.İşin en kötü tarafı yaptıklarının kendi de farkında değildi.Sanki içgüdüsel olarak yıkıma programlanmış gibiydi.
Günler birbirini kovalarken Erkan’ın,Beyza’nın ve işyerinden başka bir arkadaşları olan Leyla’nın birlikte İzmir’e gitmeleri gerekti.Beyza mutluydu ve sorunsuzdu çünkü Leyla,Erkan’ ı kardeşi gibi görür ve Erkan da ona abla derdi.Üstelik severdi de Leyla’yı Beyza.İzmir’e varmadan önce Erkan’ın ve Leyla’nın işi için Susurluk’ta uzunca bir süre kaldılar.Sonra geç vakit İzmir’e geçtiler.Gece Leyla yıllardır görmediği dayısında kalacaktı.Hiç istemeye istemeye Erkan’dan ayrılarak Dayısının peşinden eve doğru yol aldığında hala bakışları Erkandaydı.Belki ilk kez bu kadar derinden O’na aşık olduğunu hissediyordu Beyza ve belki ilk kez bu kadar saf ve temizdi duyguları .Annesinin doğduğu şehir ona iyi gelmiş,kim olduğunu anımsamıştı belki de.
Her ne kadar Dayısını 18 yaşındayken tanımış olsada çok severdi Beyza.Hem dayısını hem yengesini ölen anne ve babası gibi severdi.Yıllardır aradığı aile sıcaklığı vardı onların evinde ve bu ona çok iyi geliyordu.Orada kalıp onların kızı olmak yada daha iyisi böyle bir aileye ait olmak istiyordu.Aslında hayattan tüm beklentisi buydu.
Dayısı ve yengesiyle bir gece geçirdikten sonra ertesi sabah iş görüşmesi için Aydına doğru yola çıktı Beyza.Öğleden sonra tekrar İzmirdeydi.Koşar adımlarla Erkanın ve Leylanın çalıştığı mağazaya doğru ilerledi.Kapıdan girip onu görünce içi rahatladı.Ama öyle kıpırtısızdı ki Erkan,gerçekten onu sevip sevmediğini bile anlayamıyordu Beyza ve bu onu deli ediyordu.Aslında bu gizlilik oyununu Erkan çok daha iyi oynuyordu.
Akşamüzeri Leyla benim bitirmem gereken işler var ama siz bu güzel havayı kaçırmayın diyerek ikisini dışarıya dolaşmaya yolladı.Hava hakikaten güzeldi,aylardan nisan olmasına karşı Mayıs sonunu andıran ılık bir bahar akşamı vardı İzmir’de.Elele tutuşup Kordon boyuna yürüdüler Alsancaktan…
Her ikiside öyle mutluydu ki.İlk defa bu kadar özgür hissediyorlardı.Onları tanıyan kimse yoktu,dedikodu eden kimse yoktu,gizlilik yoktu,sürekli onları takip eden bakışlar yoktu,ağız arayan arkadaşlar yoktu.Sadece aşk vardı.Kalan ömürlerini orada Kordonboyunda oturdukları bankta geçirebilecek kadar mutluydular.Ama en büyük düşmanları zaman insafsızca ilerleyip onları geri dönüş yoluna yürüttü.Mağazaya geri döndüklerinde gene iki yabancıydılar,gene gizlilik kuralları işliyordu.Geriye sadece dudaklarında dudaklarının tatları ve o günün anısına çekilmiş yıllar sonra bile baktıklarında içlerine işleyecek fotoğraflar kalmıştı.
O geceyi hep birlikte Beyza’nın uzaktan akrabası olan aynı zamanda teyzesiyle iş ortaklığı yapan Arzu’nun evinde geçirdiler.Tıpkı Leyla gibi Arzu’nun da Erkan ve Beyza arasında ki kaçamak bakışlar gözünden kaçmamıştı.Ama sesini de çıkarmadı Arzu bu duruma.
Sabah erkenden yola koyuldular.Önce manisa’da harika bir kahvaltı yaptılar sonra Bandırmaya kadar arabayı kim kullanacak kavgası ettiler ve nihayet Bandırmadan Yenikapı feribotuna bindiler.Artık herkes yorgundu.Gerçek hayatlarına doğru yol alıyordu feribot ve bu yorgunluklarına mutsuzlukta katıyordu.Üç saatlik yolculuğun sonunda Feribot İstanbul’a vardı.
İstanbul puslu,İstanbul soğuk ,İstanbul her zaman olduğundan daha boğucuydu şimdi onlar için.İstemeye istemeye feribottan inip Beyzanın arabasını alması için ofise doğru yola koyuldular.Yoldayken Beyza ‘keşke hiç dönmeseydik ‘ dedi.Keşke diye yanıtladı Erkan onu.Her ikisi de o an bilmeseler bile hayatları boyunca tekrar edeceklerdi bu cümleyi ne zaman İzmir seyahatlerini düşünseler.
Sonunda ofise varırdı ,Beyza arabasını aldı ve yollar bir kez daha ayrıldı…O ana kadar onlar için ileriye doğru giden ibre o andan sonra geriye doğru gitmeye başlayacaktı.