15 Ekim 2009 Perşembe

Sakinleştirici


Tamam mutluyum ben ,valla bakın çok mutluyum.Sabah aynada ne yapsam saklayamadığım gözlerimin çevresine iyice yerleşmiş kırışıklıkların daha da derinleştiğini gördüm ama gene de mutluyum.Hatta mutlu olmam için bu gün daha da büyük bir sebebim var.İlk pasta siparişimi aldım!Eğer tutarsa bundan sonra tüm boş vakitlerimi pasta yaparak geçireceğim .Ne güzel tam istediğim gibi değil mi?

Bisiklete binerim,motor kullanabilmek için ehliyet kursuna başlarım,sonra bir cesaret dans kursuna başlarım.Hem bugün yarın pasta kursumda başlar.Eee bol bol fotoğraf çekerim.Önümüz kış ,ışık yok ama olsun,ben de gri bulutları çekerim.İçim gibi gri bulutları..

Tekrar ediyorum durmadan,sen pekala yalnız da mutlusun.Bak uğraşmayı düşündüğün ne çok şey var.Bir erkeğin sevgisine ihtiyacın yok senin.Zaten bu erkek milleti sevmeyi de bilmiyor ki.Ya bana hep böyleleri denk düşüyor yada bunların topu böyle.Yalnızım ,mutluyum.Tekrar et ‘yalnızım ,mutluyum’ hatta ilave et No man no cry’…

Komik mi durumum?Komik tabii,kimi kandırıyorum ben…

Kendimi…

Öfkeliyim,kırgınım,bir kuyunun içindeyim ve bir türlü dibe vuramıyorum.Belki tutunmaya çalışmasam her şey daha kolay olacak.Ama birde gurur var ya serde.

Tedaviye gitmem lazım,bugünde gitmedim.Atlatıyorum sözde .Kimi?Kendimi,hatta hayatımı atlatıyorum.

Psikoloğumu mu arasam tekrar?Yüzüm yok ki,ben sana dememiş miydim diyecek.Hazır değilim duyacaklarıma.Ben kendi kendimi de aşağılayabiliyor pekala…

Geçen gün çok sevdiğim eski bir erkek arkadaşım,hastalığımı öğrendikten sonra gidip test yaptırdığını söyledi bana.Ona bulaştırmış olabileceğimi düşünmüş.Donup kaldım,tek bir şey söyleyemedim.İçimde bir şeyler koptu,o fark edemedi.Çok kırıldım,belki hala çok sevdiğimdendir.Vebalı gibi hissettim kendimi.Açık olmanın,dürüst olmanın bedeli bu olmamalı.Üstelik erkekler için öldürücü bir tehlikesi bile yok.Sonuçta uçuk virüsü gibi bir şey.Eski kabusum geri geldi.Halbuki ne çok uğraşmıştık biz bu psikolojiyi yenmek için doktorumla.O yüzden kaçıyorum belki doktordan,beni böyle görünce kızacak.İnanmıyorum da artık tekrar sağlıklı olacağıma…


Tamam başa geri dönerim.Mutluyum ben,çok mutlu.Yalnızım ama mutluyum.HPV li ve mutlu ,vebalı ve mutlu,yalnız ve mutlu…

Kimi kandırıyorum ben….

Kendimi…

14 Ekim 2009 Çarşamba

Haykırış!


Hanidir numaradan yazılar yazdım size.Kandırdım sizi ama en çok ta kendimi.Sakladım zavallılığımı,acılarımı.Maskeler taktım.Mutlu insan maskeleri…

Kendimin kendisiyle yüzleşmesiydi halbuki Sahibine Mektuplar.Çoğu kendimeydi mektupların.Aynamdı burası hiç birşeyi saklamayan.Ama kirlettim ben onu.Doğruları yazmadım,gerçeklere rütuş yaptım.Anlatamadım.Korktum,başkalarının üzüleceğinden,beni üzeceklerinden korktum.

Ve yoruldum!

Gerçekler mi;

Hani benim bir sevgilim vardı ya isyan etmiştim bir kez ;evliydi o.Karısıyla ayrı yaşıyorlardı uzunca bir süredir.Yani ben tanıştığımda da böyleydi durum.Öyle kabul ettim ben onu,öyle sevdim.Rahatsızdım durumdan,kim rahatsız olmaz ki.Öyle 1,5 sene yaşadım ben onunla,hep umut ederek bir şeylerin yoluna girmesini,hep sabır ederek hayatımız diyebileceğim bir hayat inşa edeceğimiz günleri.Sonra ne mi oldu.?Ayrıldık !!!Yorulmuştum ben ,kırılmıştım çokca.Başka yerlerde Onda bulamadığım sevgiyi aramaya başlamıştım.Hal böyle olunca daha da daralmıştım.Yanlış yollara sapmıştım.

Ayrıldık,sessiz sedasız.Birlikte olmamız gibi lafsız lakırtısız.Saygı ve sevgi kalmıştı geriye bizden.Yani ben öyle sanmıştım.Arada halimi hatrımı soruyordu,cevap veriyordum bende,şüpheler içinde.Korkuyordum çünki,yanlış yapmaktan,yeniden başlamaktan,yada başlayamamaktan.Sonra bir gün ansızın söyleyiverdi gerçeği.Benden çok uzun bir zamandır sakladığı gerçeği.Boşanmış!!!Benden saklamış ,kendince sebeplerinden ötürü!!!Benden hayatını saklamış!!!

Ben hayatımı onun için saklayıp ,ona taşırken ,ben onun için yaşayıp ,onun için nefes alırken,ben onunla hayaller kurarken,benden hayatını saklamış.

Ağladım,çok ağladım ama yeterince değil ama yitip giden 1,5 seneme değil.30 yaşına gelmiş koca bir kadın olarak kendimin nasıl olup ta hala gerçekleri görmekten aciz olduğuna ağladım.

Ne bekliyordu bana bunu söyleyince,ne yapmamı bekledi ki söyledi tam da şimdi???Abarttığımı söyledi bana,aldatmadan sayılmazmış bu.Bence aldatmadan daha da kötüydü yaptığı…Kalbim bir kez daha kırıldı.Yok artık yeniden başlama gücüm.Korkuyorum artık aşktan.Sevmiyorum kimseyi.

Bugünlerde yıllar önce içimde biriktirdiğim öfkem yeniden filizlendi içimde.Yüzüm güleç,kalbim nefret yüklü.Boğazımda düğümler var,kimse görmediği zaman çözülen düğümler …Kimsenin görmesini artık istemediğim düğümler.Yaralarımı göstermiyorum artık kimseye.Kim görse bir çizik te o attı çünkü üstüne.

Rüzgara karşı yalnız bir kadınım gene…Ama bu kez sonsuza kadar yalnız yürümeye kararlı bir kadın…

Daha anlatacak gerçeklerim var,anlatmazsam zorlayın…

11 Ekim 2009 Pazar

Küçük Bir Aşk Masalı II


Sıkıntı ile uyudu o gece Beyza.Karmaşık rüyalar gördü.Sabahı aynanın karşısına geçip böyle bir ilişkinin mümkün olmayacağını kendi kendine tekrar ettiyse de ne Erkan’dan uzak durmayı ne de kesin bir karar alıp ona karşı olan duygularını kabullenebilmeyi başardı.İş yerinde bir araya gelmek için sürekli bahaneler buldular her ikiside.Gözleri ne zaman birbirini bulsa kalplerine yol oluyordu.

Derken bir gece internette konuşurken Erkan duygularını açıklayı verdi Beyza’ya.Beyza bekliyordu bunu ama gene de şaşırdı.Korkttu.Kendinden korktu.Beyni ne kadar ona olmaz dese de duygularına hakim olamıyordu.Erkan’ı ne zaman görse daha önce bilmediği bir duygu bedeninde ki tüm hücreleri ele geçiriyordu.Elinde olmadan Erkan’ın peşinden onun aşkıyla bu ilişkinin içersine düşüverdi sonunda Beyza.Ama ne içinde büyüttüğü öfkenin ne de çarpık duygularının farkında değildi.Kendini tam anlamıyla akışına bırakmıştı olayların ve olaylar onları hızla uçuruma doğru sürükleyecekti.

Beyza ilişkilerinin gizli kalması gerektiğine karar verdi.İşyerinde ilişkilerinin ortaya çıkmaması için iki yabancıyı oynamalıydılar.Ama bu öyle zordu ki…Beyza ölesiye kıskanıyordu Erkanı.Öyle ki yanına biri yanaşacak olsa her ikisini de öldürmek istiyordu.Erkan’ın herkesle çok iyi geçiniyor olması ise olayları iyice çığrından çıkarıyordu.

Biliyordu Beyza hastalıklı bir duyguydu bu hissettiği ama zaten hissettiği hangi duygu sağlıklıydı ki o aralar.İstiyordu ki kıskanılan kendisi olsun,istiyordu ki kendi canı nasıl yanıyorsa Erkan’ın ki de öyle yansın.O yüzden başka insanlarında ilgisini çekebilmek için her gün bir öncekinden daha güzel görünmeye çalışıyordu.Bununla da yetinmeyip o sıralar kendisine geri dönmeye çalışan eski sevgilisinden gelen her şeyi mutlulukla karşılıyordu.Halbuki yapılması gereken belliydi.Kesin bir dille karşı tarafa hayatında başka biri olduğunu söylemek ve sonsuza kadar kendisinden uzak durması konusunda uyarmaktı.Ama Beyza bunu yapmıyordu.Yaparsa Erkan’ın canını yakamayacaktı,elinden gelen başka hiçbir şey yoktu.Halbuki Erkan büyük olgunluk gösterip durumu umursamamaya çalışıyordu ki bu Beyza’yı daha da çileden çıkarıyordu.Öyle bir öfke vardı ki içinde görmüyordu,karşısında duran ve onu deli gibi seven erkeği görmüyordu.Onun için her şeyi göze alabilecek bu adamın sevgisinin de kendisinin de derinliğinin farkında değildi.Beyza sadece tüketmek istiyordu.Birileri onun acılarının bedelini ödemeliydi.İşin en kötü tarafı yaptıklarının kendi de farkında değildi.Sanki içgüdüsel olarak yıkıma programlanmış gibiydi.

Günler birbirini kovalarken Erkan’ın,Beyza’nın ve işyerinden başka bir arkadaşları olan Leyla’nın birlikte İzmir’e gitmeleri gerekti.Beyza mutluydu ve sorunsuzdu çünkü Leyla,Erkan’ ı kardeşi gibi görür ve Erkan da ona abla derdi.Üstelik severdi de Leyla’yı Beyza.İzmir’e varmadan önce Erkan’ın ve Leyla’nın işi için Susurluk’ta uzunca bir süre kaldılar.Sonra geç vakit İzmir’e geçtiler.Gece Leyla yıllardır görmediği dayısında kalacaktı.Hiç istemeye istemeye Erkan’dan ayrılarak Dayısının peşinden eve doğru yol aldığında hala bakışları Erkandaydı.Belki ilk kez bu kadar derinden O’na aşık olduğunu hissediyordu Beyza ve belki ilk kez bu kadar saf ve temizdi duyguları .Annesinin doğduğu şehir ona iyi gelmiş,kim olduğunu anımsamıştı belki de.

Her ne kadar Dayısını 18 yaşındayken tanımış olsada çok severdi Beyza.Hem dayısını hem yengesini ölen anne ve babası gibi severdi.Yıllardır aradığı aile sıcaklığı vardı onların evinde ve bu ona çok iyi geliyordu.Orada kalıp onların kızı olmak yada daha iyisi böyle bir aileye ait olmak istiyordu.Aslında hayattan tüm beklentisi buydu.

Dayısı ve yengesiyle bir gece geçirdikten sonra ertesi sabah iş görüşmesi için Aydına doğru yola çıktı Beyza.Öğleden sonra tekrar İzmirdeydi.Koşar adımlarla Erkanın ve Leylanın çalıştığı mağazaya doğru ilerledi.Kapıdan girip onu görünce içi rahatladı.Ama öyle kıpırtısızdı ki Erkan,gerçekten onu sevip sevmediğini bile anlayamıyordu Beyza ve bu onu deli ediyordu.Aslında bu gizlilik oyununu Erkan çok daha iyi oynuyordu.

Akşamüzeri Leyla benim bitirmem gereken işler var ama siz bu güzel havayı kaçırmayın diyerek ikisini dışarıya dolaşmaya yolladı.Hava hakikaten güzeldi,aylardan nisan olmasına karşı Mayıs sonunu andıran ılık bir bahar akşamı vardı İzmir’de.Elele tutuşup Kordon boyuna yürüdüler Alsancaktan…

Her ikiside öyle mutluydu ki.İlk defa bu kadar özgür hissediyorlardı.Onları tanıyan kimse yoktu,dedikodu eden kimse yoktu,gizlilik yoktu,sürekli onları takip eden bakışlar yoktu,ağız arayan arkadaşlar yoktu.Sadece aşk vardı.Kalan ömürlerini orada Kordonboyunda oturdukları bankta geçirebilecek kadar mutluydular.Ama en büyük düşmanları zaman insafsızca ilerleyip onları geri dönüş yoluna yürüttü.Mağazaya geri döndüklerinde gene iki yabancıydılar,gene gizlilik kuralları işliyordu.Geriye sadece dudaklarında dudaklarının tatları ve o günün anısına çekilmiş yıllar sonra bile baktıklarında içlerine işleyecek fotoğraflar kalmıştı.

O geceyi hep birlikte Beyza’nın uzaktan akrabası olan aynı zamanda teyzesiyle iş ortaklığı yapan Arzu’nun evinde geçirdiler.Tıpkı Leyla gibi Arzu’nun da Erkan ve Beyza arasında ki kaçamak bakışlar gözünden kaçmamıştı.Ama sesini de çıkarmadı Arzu bu duruma.

Sabah erkenden yola koyuldular.Önce manisa’da harika bir kahvaltı yaptılar sonra Bandırmaya kadar arabayı kim kullanacak kavgası ettiler ve nihayet Bandırmadan Yenikapı feribotuna bindiler.Artık herkes yorgundu.Gerçek hayatlarına doğru yol alıyordu feribot ve bu yorgunluklarına mutsuzlukta katıyordu.Üç saatlik yolculuğun sonunda Feribot İstanbul’a vardı.

İstanbul puslu,İstanbul soğuk ,İstanbul her zaman olduğundan daha boğucuydu şimdi onlar için.İstemeye istemeye feribottan inip Beyzanın arabasını alması için ofise doğru yola koyuldular.Yoldayken Beyza ‘keşke hiç dönmeseydik ‘ dedi.Keşke diye yanıtladı Erkan onu.Her ikisi de o an bilmeseler bile hayatları boyunca tekrar edeceklerdi bu cümleyi ne zaman İzmir seyahatlerini düşünseler.

Sonunda ofise varırdı ,Beyza arabasını aldı ve yollar bir kez daha ayrıldı…O ana kadar onlar için ileriye doğru giden ibre o andan sonra geriye doğru gitmeye başlayacaktı.

SAYAÇ

Sitenizesayac.com