8 Mayıs 2010 Cumartesi

****


Dün gece;


Alkol komasına girmek üzere olan bedenimi yatağa zorla sürüklüyorum ama nedense yatağı görünce yeni bir ağlama krizine giriyorum.Koca yatağın bir köşesine büzüşüp kalıyorum öylecene.Biri sarılsın diye bekliyorum.İstiyorum ki bilincim kapansın,hiçbir şey hissetmeyeyim.Evde ki bütün hapları toplayıp yutmayı yada bu yorgun bedeni camdan aşağı fırlatmayı düşünürken yakalıyorum kendimi….


Dik dur Başak diyorum !Dik dur! Sen yıkılmak nedir bilmeyenlerdensin.Acı çekebilirsin ama gene de dik dur!Kaderine inat,hayata inat dik dur!


Neden sonra uykuya kapanıyor gözlerim.


Sabah saat 5:00 ;uyanıyorum,bir yanım acıyor sanki.Fiziksel bir acı olmasa da tüm bedenim de hissediyorum varlığını.Kalkıp tüm odaları dolaşıyorum,ıssızlığımın farkındalığında…Telefonlara bakıyorum bir küçük umutla…Mesaj yazmak istiyorum ,gururum karşıma dikiliyor.’Olmuyorsa zorlama ‘diyor.Kendimi uykunun güvenli kollarına bırakıyorum bir kez daha…


Bu sabah;


Dün kü o neşeli kızdan eser yok,onca hayali kuran ben değil de başkasıydı sanki.Boğazımda bir yumru ve kalbimde kocaman bir sıkıntı annemin fotoğraflarına bakıyorum her çaresiz kaldığımda yaptığım gibi.Şimdi bir odadan çıksın dizine yatırsın beni,saçlarımı okşasın,gözyaşlarımı silsin istiyorum.Şu hırçın ,inatçı başına buyruk kızının içinde ki düğümleri birbir çözsün istiyorum.Ama işte O bile terk edip gitmiş beni ‘adam’ gitse çok mu?


Dik dur diyorum kendime.Hani çok sevsen bile ,arkana bile bakmadan gidebilirdin ya sen bunu bilerek yaşıyordun ya …Hadi yap şimdi diyorum kendime.Hadi kaldır rafa tüm hayallerini ,hadi alış yeniden yalnızlığına,hadi mühürle kalbini yeni baştan…


Korkmayın elbette yapacağım.Önce kendimi dışarı atacağım ,vuracağım yeniden yollara.Fotoğraf çekeceğim gene bol bol.Mutlu insan fotoğrafları ,belki sırrını öğrenebilirim fotoğraflarım anlatır bana .Uzak uzak yerlere gideceğim.Son kalan gücümle köklerimi sökeceğim topraktan,kuş olup uçacağım.Bilinmezliğe…Bilinmeyene

6 Mayıs 2010 Perşembe

6 Mayıs 1972 -Üç Fidan


Baba,

Mektup elinize geçmiş olduğu zaman, aranızdan ayrılmış bulunuyorum. Ben, ne kadar üzülmeyin desem, yine de üzüleceğinizi biliyorum. Fakat, bu durumu metanetle karşılamanı istiyorum. İnsanlar doğar, büyür, yaşar ve ölürler… Önemli olan çok yaşamak değil, yaşadığı süre içinde, fazla şeyler yapabilmektir.

Bu nedenle ben, erken gitmeyi normal karşılıyorum. Ve kaldı ki, benden önce giden arkadaşlarım, hiçbir zaman ölüm karşısında tereddüt etmemişlerdir. Benim de etmeyeceğimden şüphen olmasın.

Oğlun, ölüm karşısında aciz ve çaresiz kalmış değildir.

Bu yola bilerek girdi. Sonunda da bu olacağını biliyordu.

Seninle düşüncelerimiz ayrı ama, beni anlayacağını tahmin ediyorum. Sadece senin değil, (…) anlayacağını inanıyorum.

Cenaze için, avukatlarıma gerekli talimatı verdim. Ayrıca savcıya da bildireceğim. Ankara´da 1969´da ölen arkadaşım Taylan Özgür´ün yanına gömülmek istiyorum. Onun için cenazemi İstanbul´a götürmeye kalkma.

Annemi teselli etmek sana düşüyor. Kitaplarımı küçük kardeşime bırakıyorum. Kendisine özellikle tembih et. Onun bilim adamı olmasını istiyorum. Bilimle uğraşsın ve unutmasın ki, bilimle uğraşmak da bir yerde insanlığa hizmettir.

Son anda, yaptıklarımdan en ufak bir pişmanlık duymadığımı belirtir seni, annemi ve kardeşimi devrimciliğimin olanca ateşiyle kucaklarım…

Oğlun Deniz Gezmiş

Merkez Cezaevi

İdam edilmelerinin üzerinden 38 yıl geçti bugün.Sırf Deniz'i değil ,Hüseyin İnan'ı ve Yusuf Aslan'ı saygıyla bir kez daha anıyorum.Onlar cesur yürekli,gözü pek gerçekten vatansever üç genç fidanlardı.Türkiye'nin bir büyük ayıbı olarak tarih sayfalarında yerlerini aldılar...

Dilerim daha büyük ayıplarımız olmaz...

5 Mayıs 2010 Çarşamba

Anne Olmak…


Başlığı okuyan ya delirdiğimi yada hamile olduğumu zannedecek.Delilik bir miktar mevcut ama hamilelik bildiğim kadarıyla yok!


Bugün iş yerimizde eskiden çalışan bir arkadaşımız geldi.İşe alınmasına vesile olduğum benden küçük ve küçük kızım,kardeşim gibi sevdiğim bir arkadaşım.Yaklaşık 2 sene önce evlenip Çanakkale’ye taşınmışlardı ve şimdi de 6 aylık hamile.Bir erkek annesi olmaya gebe…


Yusyuvarlak karnıyla ,top yutmuş gibi görünüyor uzaktan.Karnı hariç hiç kilo almamış.Çok güzel gözüktü gözüme,derlerdi de inanmazdım erkek bebek anneyi güzelleştirir diye,ideal bir hamile kadın olmuş.Tam benim kendim için hayel ettiğim gibi..


Onu öyle görünce,karnını okşayıp sevince bana bir haller oldu.Bastırdığım çocuk sahibi olma arzum birden ortaya çıkıverdi.’Ben de istiyorum ‘ deyiverdim.

Evet ,’Ben de istiyorum’!Mümkünse erkek bebek,ama her şeyden önce sağlıklı.Adı ;Efe ,olmadı Ege…Annesi denizin kızı ,babası rüzgarın oğlu….Belki kadın okuyucular ruh halimi daha iyi anlayacaktır.Nasıl da istedim 3 ay sonra bebeğini kucağına alacak olanın ben olmayı…Sonra durdum’Başak bu Gümüş’e bakmak gibi bir şey değil,ağır sorumluluk.Hem maddi hem manevi,sana boş bir sayfa verecekler ve sen dolduracaksın onu ,hakikaten hazır mısın?Yok mu hiç korku ?’ dedim kendime…


Yok! Ben de istiyorum!!!


Vitrinde gördüğü oyuncağa sahip olmak için ortalığı yıkan çocuklar gibiyim.Ben de istiyorum.Yaşım erdi kemale,anne olmak istiyorum…


‘Adam’ okusa arkasına bakmadan kaçar belki.(Ki muhtemelen okur) ama ne yapayım yalan değil ben de istiyorum.


2 Mayıs 2010 Pazar

1 Mayıs'tan Kareler ve İzlenimler..

Sabah saat 7:20
'Adam'beni ayağa dikiyor...
Zaten yol yorgunu bedenim bir görevi yapacak olmasına karşın direne direne dikiliveriyor.
Saat 8:30
Yollar kapatıldığı için Kabataş'ta inip Taksim'e doğru yürümeye başlıyoruz.Sonunda Gümüşsuyu'na varıp ,alana alınmak için güvenlik kontrolü noktasında bekletilmeye başlıyoruz.
Saat 10:15
Polis halimize acıdığından mı yoksa bunları az daha burada bekletirsek birbirlerini yiyecekler diye düşündüğünden mi nihayet bizi içeri arıyor.

Ben çile bitti sanıyorum o andan sonra ama çok yanılıyorum,asıl çile o andan sonra başlıyor.'Adam' beni tamda tahmin ettiğim üzere birazdan geleceğim diye metro girişinde bırakıp kortejlerin arasında tanıdık simalar aramaya gidiyor.Yanında arkadaşı da var.Neyse ki benimde yanımda arkadaşım var...

Alan doldukça doluyor,güneş tam tepemizde,düzenleme öyle yapılmış ki alandan çıkış yok.Alanın içinde WC yok,yemek yok,seyyar satıcılar olmasa su bile yok ama insan çok...!!!
Çılgın bir kalabalık halindeyiz,her yaştan insan var,bebekler ve yaşlılar dahil..!Taa nerelerden gelmiş insanlar bu anı kaçırmamak için.

Saat 13:00

Bu işkence bana yeter deyip,üzerine sığındığımız kaldırım kenarından arkadaşımı da alıp ilk gördüğüm barikatın üzerinden polisin gözünün içine baka baka atlıyoruz.Bununla da yetinmeyip,polislerle oturup artık çatlamaya başlamış başlarımız ağrısını dindirmek için birer çay içiyoruz.Sağolsunlar yer veriyorlar bize!!!

Çaylarımızı bitirdikte sonra yürüye yürüye Eminönü'ne doğru yol alıyoruz.Biz varmak üzereyken 'adam 'arıyor,O da bunalmış artık.Peşimizden onlarda geliyor ve Taksim meydanına girmemizin şerefini balık ekmek ve bira ile kutluyoruz!!!

Siz benim bu alaycı anlatımıma bakmayın.68'ler vardı dün alanda ,onlar için kimbilir ne önemliydi 33 yıl sonra o alanda 1 Mayıs'ı kutlamak.Ama organizasyon daha iyi olabilirdi.Mesela ben her dilden çalacak 1 Mayıs şarkılarından hiçbirini duyamadım maalesef.Kortejler haricinde gelen insanlar pekala çoştururabilir,halaylar çekilip,o kalabalık elele verebilirdi.

Maalesef olmadı... 2011 'e inşAllah...

Haa alanda olmadığı için çok şaşıdığım bir şey daha ;ambulans!

Neyse çok fazla eleştirmeyeceğim ,gelemeyenler için benim objektifimden 1 Mayıs kareleri aşağıdaki linkten...;

1 Mayıs 2010-Taksim Meydanı


Sevgiyle Kalın...

SAYAÇ

Sitenizesayac.com