12 Kasım 2009 Perşembe

Revizyon :)


Evet…Bu gün çok eski bir arkadaşım (benim nerdeyse 2 misli olan bir arkadaşım)bir zamanlar benden korktuğunu söyledi.Şaşırdım,yarın kadarım neyimden korktun dediğimde de ‘O senin görünen kısmın bir de senden bir o kadar yerin altında var’ dedi.

Dedi ve kendime getirdi.Bu kız toparlanmaya karar verdi.Bana arkadaşı olarak bile zerre kadar değer vermeyen biri için üzülmenin bana bir şey katmayacağına karar verdim.Anılarımı ise henüz nereye koymam gerektiğine karar vermedim.Ben maalesef karşımdaki kadar insafsız ve acımasız davranamıyorum.Biri benim için değerliyse onu birden bire yerden yere vuramıyorum.Hatalıysam af dilemeyi biliyorum.Neyse konu bu değil.

İşte normale dönme reçetesi;

  1. Beyini sürekli yor.Seni üzecek şeyleri tekrar tekrar düşünmesine izin verme.Yani sürekli bir şey yap.
  2. Seni mutlu eden şeylerden uzaklaşma !Bazıları sana acını bile anımsatsa onları yaparken mutlu oluyorsan devam et!
  3. Yaşanılmışlık olan her yere bir kez de yalnız yada birileriyle git.Özel hiçbir yer hiçbir şey kalmasın.Bu bir filmi iki kez izlemek anlamına da gelse yap bunu!
  4. Sakın saçlarını kestirme !!!(Bu özellikle benim için ,bunu milyon kez yaptım ve milyon kez pişman oldum)Belki rengini değiştirmek iyi bir fikir olabilir.Bu konuda herkesden fikir istiyorum!!!
  5. Hareket et!Kalabalıklara karış,sırf yürümekte olsa,kendini yoracak şeyler yap!Yeni insanlarla tanış!
  6. Umutsuzluğa sakın kapılma…Dua et!!!
  7. Yapacak hiç bir şey bulamadığın zamanlarda kitap oku…
  8. Yeni hayatın için otur beklentilerini yaz ve bunlar ciddi şeyler olsun…Unutma hayattan ne istediğini bilmezsen,onun getirdiklerine razı olmak zorunda kalırsın.
  9. Aynanın karşısına geç ve hala ne kadar güzel/yakışıklı bir insan olduğunu gör ve bunun için şükret!
  10. Sık sık kendinden kötü durumda olanları aklına getir ve sahip olduklarından ötürü şükret!
  11. Herşeyin başının önce sağlık olduğunu sakın unutma! (Bu özellikle benim için ;her akıttığım gözyaşının ömrümü tüketmekte olduğunu fark etsem iyi olur)
  12. Bol bol gülümse ve sakın hayatı erteleme!!!Çünkü kimse ama kimse sana bugünü bir kez daha yaşatamaz…

Tüm reçeteyi uyguladığın halde hala içinden sana insan olarak bile değer vermeyen biri için ağlamak geliyorsa,Ağla!!!Ama bunu aynanın karşısında yap ki gözlerin sana gerçeği göstersin,ellerin kontrolü ele geçirip sana kendine gelmen için bir tokat indirsin!!!

Yarın yeni hayatımın ilk günü…Herşeyin yolunda gitmesi için dua edeceğim ve sizlerden destek bekleyeceğim.Biliyorum zorlandığım anlar olacak.Ama içimden bir ses kış sonunda size ilk baharı benim müjdeleyeceğimi söylemekte…

Sevgiyle Kalın…

Umut(suz) ve Yorum(suz)


Nefes alamıyorum ben,

Günlerdir

Uyuyamıyorum ben

Gecelerdir…

Hani demiştiniz ya siz (ler)

Zamandı herşeyin çaresi

Geçerdi

Geçecekti

Geçmedi…

Hani demiştiniz ya siz (ler)

Azalırdı tüm acılar

Zamanla

Azalacaktı

Azalmadı…

Siz hiç acıyı sevmediğiniz halde kaşık kaşık acı ne bulduysanız evde yediniz mi?

Siz hiç parmağınızı bir yere sıkıştırdığınızda ağlaya ağlaya mutlu oldunuz mu?

Siz hiç içinde taşıdığınız gerçek acıyı azaltıyor diye bildiğiniz tüm acıları tattınız mı?

Siz hiç her gün gittiğiniz evinizin yolunu şaşırdınız mı?

Siz hiç farkında olmadan saatlerce gözyaşı akıttınız mı?

Siz hiç her gün daha iyi olacağım diye yatıp her gün daha kötü kalktınız mı?

Siz hiç uyanmamaya yattınız mı?

10 Kasım 2009 Salı

1938 yılı 10 Kasım Sabahı…


Ankara’ya kış soğuğu çoktan çökmüştü o yıl.Her kıştan farklı hepimizin üzerinde bir tedirginlik ,bir korku vardı.Büyüklerimiz sürekli bunu konuşuyor ,yaşlılarımızsa dua ediyorlardı.Mustafa Kemal hastaydı ve durumu ağırdı.

O gün siyah önlüklerimizi giyip çamur yollardan geçerek okulumuza varmıştık gene,hepimiz okuduğumuz için her gün bin kere şükrederek ,bizi okula bin bir zorlukla yolluyan ailemizin yüzünü kara çıkarmamaya uğraşıyorduk.Çünkü o yıllarda hele de kız çocuğuysanız okumanız çok zordu.Sebep gericilik değildi ama fakirlikti.

Ben şanslıydım gene,babam terziydi,hemde bir dönem Mustafa Kemal’in terziliğini yapmış ve hatta bu vesileyle bende bizzat Paşa’yla tanışabilme fırsatına ermiştim.Tanışma derken daha çok küçük olduğumdan beni kucağına alıp sevmişti.Ama o küçük yaşıma rağmen ömrüm boyunca o anı hiç ama hiç unutmadım.

Üçüncü ders cebirdi.Çok iyi değildi aram cebirle ama gene de dersi can kulağıyla dinliyordum.Derken bir çığlık koptu dışardan,ne olduğunu anlamamıştık.Dersi anlatan öğretmenimiz o da meraklanmış olacak ki bizi sessiz kalmamızı tembihleyerek dışarı çıktı.Geri geldiğinde gözleri yaşlı,yüzü kireç gibiydi.Hepimizin yanına tek tek gelerek birer birer yakalarımızı çıkardı.Neler olduğunu anlayamayan bizse hala sessiz sessiz bir açıklama bekliyorduk.Ama içimizden bir ses kötü bir haber alacağımızı çoktan söylemişti bize.Sonunda beklenen haberi öğretmenimizin titreyen sesinden duyduk;

- Mustafa Kemal’i kaybettik çocuklar!

Ölen annemizmiş gibi babamızmış ki ağlıyorduk…Bu böyle günlerce devam etti.Üç ay boyunca beyaz yakalarımızı takmadık.Biz öğrenciler de ,çalışanlarda evde annelerimiz de ve hatta gökyüzü bile simsiyahtı…

Bana bu yaşadıklarını anlatan ,o anı hepimizden daha derin yaşamış olan Nazan Erbütün’e kucak dolusu sevgilerimi sunarım.Nur içinde yat anneanneciğim…

Evet ben de 71 yıl önce aynı anneannem gibi simsiyahtım bugün.Ve ben de tıpkı anneannem gibi tıpkı annem gibi Cumhuriyet Kadını olarak doğdum,gerekirse bunun için kanımın son damlasına kadar savaşarak ta öleceğim.Ve belki de bir başka Cumhuriyet Kadınının annesi olmaya da adayım…

‘ Atam,sana bugün bir kez daha rahat uyu diyorum.Çünkü farkındayız,dışarda ve içerde bütünlüğümüze kast etmiş düşmanların farkındayız! Hepimiz senin izinden yürüyen Türk Gençleriyiz.Oradan baktığında azınlık gibi dursak ta senin de dediğin gibi bizlerden biri bile dünyalara bedel ve eğer güç kullanmaya gerek duyarsak damarlarımızda akan kanında bilincindeyiz!!!’

Seni Saygıyla Anıyoruz…


A.Başak Başol…Bir Cumhuriyet Kadını….


Fotoğraf:Benim objektifimden...

SAYAÇ

Sitenizesayac.com