20 Şubat 2010 Cumartesi

Tesadüf…


Ne kadar uzağa gidersem gideyim ,gene aynı yerdeyim.Oysa ne çok yol kat etiğimi sanmıştım son üç ayda…Sadece birkaç dakika,sadece bir anlık yarım yamalak bir sarılma ,sadece tuhaf bir tesadüf aslında hala aynı yerde olduğumu gösterdi bana…


Beklemiyordum seni görmeyi,sende beklemiyordun biliyorum.Elini uzattın bana,o el değil miydi en son yakan beni? O el değil miydi istiklal caddesi kadar tutabildiğim?Sonra ne haber dedin sarılırken iki uzak arkadaşmış gibi…Bilmiyor muşun gibi sen gittiğinden beri ne yapsam ne etsem dolduramadığım bir boşlukla yaşadığımı.


Sigaranı değiştirmişin,bırakmayı becerememişin gene.Muhtemel içindeki zararlı maddeler daha az diye…Kilon değişmemiş,sen gene aynı sen,bıraktığım gibi…


Boşunaymış bunca caba.Tek bir bakışla unuttum gitti gene tüm öfkemi tüm kırgınlıklarımı,tüm acılarımı…Nasıl özlemişim seni…Sen odaya girince sanki tüm ışıkları söndü şehrin sanki diğer insanlar yok oldu birden bire.Bir sen kaldın bir de ben..Bir de yürek sızısı…


Sen ve ben bu gece, bilmeden, hayatın gene kesiştirdiği yolda ,tamda yıllar önce seve seve ayrıldığımız noktada …


Sen ve ben bu gece ,kalbimizde ki bir türlü tüketemediğimiz o ağırlıkla koşarcasına kaçtık ayrı ayrı yollara.


Sana bakamadığım için ,sana bakmaya korktuğum için eşyalarına baktım,bir zamanlar kafama geçirdiğim kaskına,belime sardığın sırtlığa baktım.Bir an odadan herkesi çıkarıp sana sarılamadığım için onlara sarılmak,hasret gidermek istedim.Kokunu duymak istedim onların üzerinden…


Sonra kızdım kendime,öfkelendim.Neden bu kadar zayıftım sana karşı ,neden içimde ki bu şey yaşananlara ,yıllara,kırgınlıklara,dargınlıklara boyun eğmiyordu.Neydi bende seni bu denli tükenmez kılan şey?Neden kaçtıkça ben gene sana dönüyordum?


Kaçarcasına çıktım bulunduğumuz yerden,gözlerimde yaşlar,hafızamda uçuşup duran hatıralar,elimde hala elinin sıcaklığı…Arkamdan çıktın sende ,bilmem neden..


Ve gene ayrıldı yollar…

Kaçarcasına uzaklaştık birbirimizden

Ve bir zamanlar bizi bir araya getiren

Getirdiği gibi de ayıran o yerden…



Sevgiyle Kal Küçüğüm…

17 Şubat 2010 Çarşamba

Bir Hüzündür Üsküdar...

Dediğimi yaptım..
Bazen yağmura inat
Bazen yağmurla çoşarak
Elimden geldiğince
Bacaklarımda ki derman yettiğince
İçimde bir büyük hüzünle
Sizin için
Kendim için
Ama en çok o gün ziyaret ettiğim
Annem ve Babam için
Üsküdar fotoğrafları
Benim objektifimden...

Tıklayınız... Bir Hüzündür Üsküdar


15 Şubat 2010 Pazartesi

Hepimiz Eyşan’ız…!


Şaka yapmıyorum ben.Şimdi bazılarınız ay ne banalsin Ezel’i mi izliyorsun ?diyebilir.Evet izliyorum ve daha izlemeye başladığım ilk günden beri o dizide ki tek bir karakterim ben.Eyşan!


Hani bir çoğumuzda vardır bu huy ;bir kitap okurken yada bir film izlerken gözümüze bir karakter kestirir o oluveririz .Genelde hep başrolde ki iyi kadın ya da iyi adamdır O.İşte ben daha ilk bölümden Eyşan’dım.


Herkes nefret ediyor ondan,birçoklarının gözünde kötü kadın Eşyan.Binbir suratlı ne zaman ne yapacağı belli değil,üstelik güven de olmaz ona.


Oysa o bence dizide ki pek çok karakterden daha güçlü.Birileri için kötü olmayı başarmak inanın bana herkesin yapabileceği,her bünyenin taşıyabileceği bir yük değildir.Eyşan kız kardeşi için o en çok sevdiğine akıl almaz bir oyunla ihanet etti ama aslında asıl ihanet ettiği kendisinden başkası değildi.


Haklı mıydı ?Kesinlikle hayır.!Ama hayat bir kez herkesin yerine güçlü olmayı öğrettiyse size bekleyemezsiniz kaderinizi.Kader elbet tecelli edecektir bilirsiniz ama sanırsınız ki gücünüz yeter onu bile değiştirmeye.Sanırsınız ki bir zamanlar bıraktığınız gibi durup bekleyecektir her şey sizi.Oysa bir gün farkına varırsınız ki geriye tek kalan ömür boyu boynunuzda taşımaya mahkum olduğunuz yüktür .Bazen kendinizi bile inandıramazsınız aslında yaptıklarınızın tümünün bir iyilik uğruna olduğunu…


Ve beklersiniz artık,bir gün çıka gelsin de biri silsin size ait tüm doğru tüm yanlış her şeyi.Unuttursun unutamadığınız her ne varsa.Sevsin içinizde sakladığınız binbir yüzün her birini.


Ben o dizinin izlediğim ilk bölümünden beri Eyşan’ım.İçimde taşıdığım binbir yüzüm var benim de tıpkı onun gibi.Belki kendinize itiraf edemeseniz bile sizin de.Ben isimler bile verdim onlara ;Çağla var ,mantığımın sesi,Ada var hüzünlü,masum tarafım,Alev var en kadınsı yanım,Ayşe var ;evinin kadını,anaç tarafım…Ve Başak var hepsini birden bir bedene sığdırmış giden kişi,o benim…


Yüreğimin taa içiyle diliyorum.Ezel o en son bölümde Eyşan’ı affetsin diye.O affederse aşka inanacak tekrar bu yüreğim.


O affederse bileceğim bir yerlerde bir Ezel’in de beni affettiğini…

14 Şubat 2010 Pazar

Kozalak /Sevgililer Günü


- Anneeee,ben geldim!!!Çok uzun zaman oldu ,evet farkındayım ama beni bilirsin sevmiyorum işte buraları…


- Aman Allah’ım..Saçların!!!


- Offf ,kızma nolur..Tamam biliyorum senin en nefret ettiğin saç rengi ama bak görüyor musun ne kadar yakıştı bana..


- Uzat bakayım o ellerini,tırnaklarında gene beyaz lekeler var…Süt içmiyorsun değil mi?


- Sen gittiğinden beri..Anne biliyorsun dokunuyor bana süt.


- Zayıflamış gibisin..O gözlerin hali ne hem..Hala sigaraya devam değil mi…?


- Evet anne ama söz anne olunca bırakıcam…


- Üniversiteye girince de bırakacağını söylemiştin..Zıkkım iç e mi?


- Anne zaten o zıkkım,eskiden de derdin sen hep bunu,biz Cerrahpaşada’yken hani..


- Evet sen hayatının en akıllıca işini yapıp ,Hakan’la evlenme kararı aldığın günlerdeyken..


- Anneeeeeeee,hala mı suçlayacaksın beni..Tamam gurur duymuyorum aşk hayatımdan,ama mümkünse döndürmek zamanı Hakan’dan önce seni isterdim,babamı isterdim yanıma..


- Ay ışığım ben zaten hep yanındayım.


- Değilsin anne.Aynısı değil.Hayat öyle zor ve siz beni öyle erken terk ettiniz ki,çok zorlandım ben anne,hala da öyle..Hiçbirşeyi yoluna koyamadım ben.Adı Şafak olacak olan bir kızım olmadı,olmayacakta sanırım.Sonra hep yanlış kararlar verdim,bana değer verenlere yüz çevirdim,yanlış kişilerin peşinden gittim…


- Tamam sus!Suçlama artık kendini..Sen yüreğinin seni götürdüğü yere gittin..Bunu sana ben öğrettim .Nasıl kızarım şimdi sana?


- Anne ,öyle özlemişim ki bunu söylemeyi!!Anne…Keşke o beyaz ellerinle saçlarımı okşayabilsen yada ne bileyim eskisi gibi beni göbeğinin üzerine yatırsan da bende seni gıdıklayınca zıp zıp zıplasa kafam…


- Ağlama kızım..Hangi anne görmek ister kızının gözyaşlarını..?Lütfen yapma..Ben sen göremesen de hep yanındayım.


- Sana çok benziyorum değil mi anne?Yaşlandıkça daha da çok benzemeye başladım,dayım ne vakit görse beni gözleri doluyor.Hatta Şafak diyor bana..İçim burkuluyor ama bir şey demiyorum üzülmesin diye anne…


- Senin daha güzel bir hayatın olmasını umut ediyorum hep…


- Anne ben babama gideceğim.Ama sen onu zaten görüyorsun öyle değil mi?Anne..Anne..


- Hadi git artık.!Dışarıda bir hayat seni beklemekte…Sana öğrettiklerimi unutma ,kalbini kirletmelerine izin verme..Sen hala benim küçük papatyamsın..


Onu yanımda götüremediğimden mi yoksa ondan bir şeyleri alma arzumdan mı bilinmez cebime annemin üzerinde duran taze bir kozalağı ,küçük bir kızın kimseye göstermeden cebini koyduğu şeker gibi koydum.Sanki artık annem benimleydi…


Babam benle bilmem neden konuşmadı.Sanırım çevrede başkaları olduğu içindi.Ona doğru eğildim ve yaşarken birbirimize hiç söylemediğimiz o iki kelimeyi bu kez gözlerimden yaşlar süzülerek söyledim;


Babacığım seni çok seviyorum ve artık biliyorum sende beni çok seviyorsun…!


Son olarak bugün birbirine avuç dolusu para harcayarak sevgi satın alanları protesto ediyorum.Sevgi alınıp satılmaz!Bu konuyla ilgili geçen sene de uzunca bir yazı yazmıştım .Bknz..Bu sene tek farkı var …Orada hayatıma girdiği için teşekkür ettiğim hiç kimseye artık teşekkür etmiyorum.Teşekkürü hak etmeleri için hala yanımda olmaları gerekirdi çünkü..


İki kişi hariç…

SAYAÇ

Sitenizesayac.com