20 Ocak 2010 Çarşamba

Aradığım Biri Var…


Aradığım biri var,hani yazmıştım bir kere…Eksiklikler hissettim o yazıda ve işte o yüzden yazmaktayım gene…


Birini arıyorum evet,görünce tanıyacak beni,bulacak beni hiç olmadık bir yerden.Ne bileyim mesela fotoğraf çekerken gelip bulacak beni.Görünce tanıyacağım onu.Hiç bekletmeyecek beni,yalnız geçirdiğimiz zamanın hıncını alırcasına,birbirimizi bulmadığımız zamanın farkını alacağız akan zamandan…


Teklif olmayacak aramızda hiç,o bensiz ben onsuz nefes bile alamayacağız.Hani herkesin başına gelir ya ,fırtınayla başlar önce aşklar sonra yağmura bile hasret kalırlar.Biter heyecan ,yok olur o ,onsuz geçirilen zamanlarda ki özlem.Öyle olmayacak bu;ne konuşacak cümlelerimiz bitecek,ne fırtınamız dinecek,her gün yeni tanışmışcasına seveceğiz birbirimizi,her an yeniden keşfedeceğiz ruhlarımızın kuytu köşelerini.Hani filmlerde ki gibi işte;yapmaya hasret kaldığımız her şeyi yapacağız birlikte bu şehirde…


Bir vapurun arkasında martılara simit atacağız mesela,ayaza da kesse hava fark etmeyecek bizim için,çünkü birbirimizin güneşi olacağız.


Ilık bir bahar gecesi kafaları çekeceğiz bir salaş balıkçı da mesela,zaten aşktan sarhoş bedenlerimizi eve taşırken kahkahalarımız dolduracak sokakları.


İki gün görmese beni gördüğü yerde saracak,son kez sararmışcasına bedenimi.Kendi vücudundan bir parça olacağım onun,öyle hissedecek,öyle hissedeceğim.Koparıp atamayacak beni,bileceğim onsuz yaşamam imkansız.


Uzun yolculuklara çıkacağız birlikte ,mümkünse trenle.Sallanırken bedenlerimiz trenin hızıyla iki yana uyuduğumuz en huzurlu uykuya dalacağız koyun koyuna…


Gözleri gözlerime değince depremler kopacak içimde .İçim titreyecek sesini duyunca,bağımlısı olacağım,bağımlım olacak benim.Diz çökeceğim önünde tüm gururumu bir yana atarak gönülden,seninim diyeceğim.Her gün şükredeceğim Yaradan’a yarattığı için onu.İbadet eder gibi sevecek beni…


Tüm dünya dertlerini unutacağım yanında,zamanı unutacak benimleyken.Öncem olmayacak,sonrası olmayacak.Bir tek o olacak,bir ben kalacağım.İki olacağız başta,bir olarak biteceğiz.Dünyalık değil,ahiretlik seveceğiz birbirimiz…


Sonra ne bileyim,birlikte yemek yesek ilk kez yiyormuş gibi tad alacağız,film izlesek en güzel çekilmiş film o olacak.En basit şeyler bile bizim için bir şölen olacak.Bizi bir arada gören ayrı kalmayalım diye Yaradan’a yalvaracak…


Birini arıyorum,görünce tanıyacağım,bir adım atsa elini tutacağım…


Birini arıyorum,görünce tanıyacak beni,bir adım atsam tutacak elimi…


19 Ocak 2010 Salı

Ne Olur Yağma Kar!!!


Akşamüzeri İstanbul beyaza boyanmaya başladı.Tüm güzel görüntüsüne ve beraberinde getirdiği sessizliğe rağmen sevmem ben karı…O öyle sessiz sessiz yağarken benim içim acır her seferinde…


Düşünürüm her seferinde ‘Ne yapacak bu gece sokakta yaşayan insancıklar ‘ya da ne bileyim zavallı hayvancıklar.Hadi hayvanlar bir ufacık delik bulsa ,tüylerinin de yardımıyla ısıtır kendini ,uyurlar belki.Peki ya insancıklar…Onlar ne yapacaklar?Yarın sabah haberlerde birkaç saniyelik haber olacaklar belki ‘Şu kadar insan donarak öldü diyecek bol makyajlı spikerin biri…Benim içim acıyacak…


Bir sıkıntım daha var benim bu gece …Ne kadar büyüdüysem de geçmedi işte bu!Güleceksiniz belki halime…Ölüler üşümez Başak diyeceksiniz,ama elimde değil işte…


Annem ve babam Üsküdar’da bir mezarlıkta karın altındalar şimdi.Üstelik ayrılar da…Bu gece kar örtecek üzerlerini ve benim gene göz pınarlarım şişecek…Biliyorum aslında artık orada bile değiller ve biliyorum ölüler üşümez ama elimde değil…Hem annemde sevmez benim gibi karı…Ne olur yağma kar…

Unutmadık...Unutturmayız!!!






HRANT DİNK'İ SAYGIYLA ANIYORUZ!!!!

18 Ocak 2010 Pazartesi

İki Mim Bir Ödül…


Sevgili blog arkadaşlarım Kamikaze ve Sayın Haykırış beni mimlemişler.Normal de mimlerle uğraşmayı pek sevmiyorum.Ama bu sefer özellikle ben seçilmişim gibi geldi.Aslında en son mimlendiğim günden pek te farklı değil ruh halim şu an…İlaçlardan mıdır ne bir mutsuzluk var üstümde…

Neyse bir gayret yazacağız …

  1. 1- Dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda ne düşünüyorsunuz?


Açıkçası neden varlar diye düşünüyorum.Seçip başa getiren gariban halkın değil dokunulmazlık,hakkı olmadığı bir yerde neden seçtiklerimizin dokunulmazlığı var ki…


2- Seçim Barajı kaldırılsın mı ?Neden?


İşte bu zor soru!Elbet kaldırılsın ,nihayetinde her ses bir renk,bir farklı düşünce.Ayrıca azınlıkta olsa onlara da oy veren olmuş sonuçta da…Mevcut çoğunlukla gelmiş kafalar bir arada ortak karar alamazlarken bir de azınlıkları eklersek ne olur diye de düşünmüyor değilim.Belki de temkinliyim biraz bu konuda…


3- Adayların belirlenmesinde nasıl bir yol uygulansın?


İşte bu benim uzun süredir konuşmak istediğim bir konu idi.Yanlış bilmiyorsam eğer milletvekili olabilmek için ilkokul mezunu olmak kafi hali hazırda.Ben buna karşıyım işte.Tamam adam ,okumakla olunmuyor da gene de en azından riskleri azaltmak isterim ben.Yani bunu aynı iş görüşmesi gibi düşünün;bu gün iyi bir şirkette işe başlamak için muhakkak dil bileceksin,üniversite mezunu olacaksın,yetmedi yurtdışında yüksek lisans yapacaksın.Ben ekmeğimi kazanmak için bu vasıflara sahip olmak zorundaysam ,onlar benden kat be kat fazla kazanırken neden değiller?Hele bir de Başbakanımızın İngilizce bilmediği için düştüğü ve bizi düşürdüğü halleri bir gözünüzün önüne getirirseniz bana çok daha kolay hak vereceksinizdir.


Gelelim yola;pek tabii ki bu işi halk yapsın derim ben.Madem seçecek olan benim neden bir liderin önceden kendi menfaatine göre şekillendirdiği listeyi baz alayım ki…


4- Yargı bağımsızlığı sizin için ne anlam taşıyor?


Elimde olsa bu soruyu geçerdim.Tek bir şey söyleyeceğim .Lütfen herkes sadece bir dakikalığına ‘Adalet mülkün temelidir’ ne demek onu düşünsün derim ben…Çünkü bunun üzerine yazarsam çok sivri dilli bulacaksınız beni..Ama bir şeyleri baştan düzeltmek gerekli derim ben sadece…


5- Benim sorum mu? ;


Yüzyıllarca göçebe yaşamaya alışmış bir ırk olduğumuz için mi acaba bu tepkisizliğimiz?Nedir bizim derdimiz bu her şeye eyvAllah deyişimiz.ve kim diyecek bu gidişe bir son?


Gelelim ödüle ;sağolsun kamikazeciğim beni ödüle layık görmüş.Ben ne yaptım ki?Gene de çok teşekkür ederim.Son olarak mim’i yolladıklarım da ;

Öykü

Decisions

Bedardem



Hadi bakalım en azından konuşan Türkiye’ye bir katkımız olur belki…

*Fotoğraf benden…

17 Ocak 2010 Pazar

Hangimiz Daha Mutlu?

Son iki haftadır daha önce de bahsettiğim gibi Pastacılık kursuma gidip geliyorum.Cumartesi 9:30 -13:30…O yataktan sürünerek kalkarak,kendi kendime defalarca tekrarladığım ‘Hadi Başak ,geç kalıcaksın’ nidaları eşliğinde bin zahmet gidiyorum.Kurs hakkında şimdilik söyleyebileceğim iki şey var;


1- Çok ta beklediğim gibi değil..

2- Fotoğraf çekmeme mani oluyor!!!



Tabii bu arada son iki haftadır,ayakta uzun süre kalmaktan dolayı zaten var olan sırt ağrılarıma bir de bel ağrıları eklendi o da ayrı bir şey.Ve bu salak bünyenin düşündüğü tek şey ise ilerde olurda çocuk sahibi olmaya kalkarsam bu bel ağrıları engel olur mu acep oluyor?


Bu aralar hep bir şeylerin arasındayım.Hep birileri bir tarafımdan çekiştiriyor beni.Bir çok neşeli bir salya sümüğüm.Yoruldum,aile içi gerginliklerden,uzlaştırıcı abla rolü üstlenmekten,bir şeylerin hep sürüncemede kalmasından ,bu duyarsız ülke de duyarlı bir vatandaş olmaktan,görüpte değiştiremediklerimden,göz yumduklarımdan,bin kere tövbe edip sonra gene yaptıklarımdan yoruldum.Fotoğraf makinemi de alıp kaçmak istiyorum.Gidip gene ıssızlıkları,yalnızlıkları çekmek istiyorum.Bir şeyler değişmeden de dönmek istemiyorum.Oysa her şeyden vazgeçebilmek ne güzel bir erdemdir diye düşünmeden edemiyorum.Hiçbir şeyi olmayanlar ne mutludur diye düşünmeden edemiyorum.Ama bir türlüde vaz geçemiyorum her şeyimden…


‘Bu gün kurstan dönerken,trafikte dalıp gitmişim.Uzun bir süredir ekonomik krizden ötürü maddi ve manevi yaşadığımız sıkıntıları düşünüyorum sıcak arabamın içersinde.Gereksiz tüketememenin,harcadığım her kuruşu hesap etme zorunluluğunun gerginliği var üzerimde.Bu düşünceler içindeyken,duran trafikte bana doğru yaklaşan bir adamı seçiyorum. Bu soğukta arabasında oturanlara mendil satıyor.Kolunun biri sakat…Arabanın camını açıyorum,gözgözeyiz…Gördüğüm en güzel gözler onlar..Masmavi bir çift içi gülen göz,belki yaşı benden çok ama yüzü bir bebeğin ki kadar saf…İçim parçalanıyor…Nasılda mutlu bakıyor bana…Avucuna bozuk paralarımı bırakıyorum,mendillerden birini uzatıyor.Bir şey söyleyecek gibi oluyor,vaz geçiyor sonra…Bense iki gözü iki çeşme ağlıyorum,hıçkıra hıçkıra,çocuklar gibi,direksiyona vura vura ağlıyorum…'


Ağlıyorum ama adama acıdığım için mi,kendime acıdığım için mi,onun mutluluğunun sırrını bildiğim halde bir türlü eremediğim için mi,göze alamadıklarımın bedelini çok kötü ödeyeceğim için mi,asıl zavallı bizler olduğumuz için mi bilmiyorum.Sadece katıla katıla ağlıyorum.O ise halime üzülerek ekmeğinin peşinde bir başka arabaya doğru uzaklaşıyor…


Söyleyin şimdi bana hangimiz daha mutlu???

SAYAÇ

Sitenizesayac.com