16 Mayıs 2008 Cuma

Sen de Benim Kadar Gerçekleri Görüyorsun…

Aslında yazmayacaktım bu gece ama dayanmadı gene kalbim,doldu,taştı.Kelimelere döküldü,kelimelerde yazıya…

Bir resmine bakıyorum,bir Sezen Aksu’nun o insanın içini acıtan şarkısını dinliyorum.Sende benim kadar gerçekleri görüyorsun,beraber olamayız bunu sende biliyorsun.Bana söylemek isteyip te belki bir türlü dile getiremediklerin bunlar.Belki o yüzden izlettirdin o filmi.Belki olurda bir araya gelirsek bana onlarca güzel cümle kuracaksın,beni göklere çıkaran ama ben sen tüm onları söylerken sonunda söyleneceklerden korkuyor olacağım.Ağlamak isteyeceğim,sen üzülme diye sen gidene kadar ağlamayacağım.Sonra sen gideceksin ben sanki terk edilmiş gibi oturup ağlayacağım.İsyan edeceğim,muhtemel arabama atlayıp hız limitlerini zorlayacağım.Belki bu kez bir duvara toslayıp hayatım gibi kendimi de bin parçaya ayırmayı başaracağım.Belki zaman beni onarsın diye kendimi hayatın akışına bırakacağım.

Sen gideceksin ve hiç bizim olamamış hayat iki farklı koldan akmaya devam edecek,kendi hayatlarımızda belki günü kurtararak yaşayıp gideceğiz.Mutlu olacak mıyız ?Bunu kimse bilemez.

Artık geceleri uyuyabilmek için ağrı kesici yutuyorum.Çok güçlü görünürüm ya aslında zayıf bünyeliyimdir.Parasetemol bile uyutmaya yeterli beni.Akşam olup eve gelince yalnızlığımla baş başa kalınca sigaraya sigara ekleyip,ömrümü tüketiyorum.Sabahları aynanın karşısında yılların neleri götürebildiğini izleyip makyajla yılların izlerini silmeye çalışıyorum.Ama ya kalbimde ki izler,onları silecek kapatacak,göstermeyecek bir makyaj malzemesi henüz icat olmadı galiba.

Biliyorum, o beklediğim gün gelecek,konuşacaksın benimle.Benim dizlerim titreyecek,korkum belli olmasın diye saçma sapan konulardan konuşacağım,deli gibi her şeye gülmeye çalışacağım.Söylemek istediklerimi,seni üzmesinler diye yutacağım.Sen konuşacaksın ben acıdan kıvranıp,gülümseyeceğim.Belki rengim atacak,iyi misin diyeceksin bana.Ben yalanlar söyleyeceğim,hazırdım ben buna zaten diyeceğim,mantıklı değildi zaten diyeceğim hatta biz belki hiç mutlu olamazdık bile diyeceğim.Senin için rahat etsin diye içimden geçenlerin tam aksini söyleyeceğim.

Her geçen gün benden daha da uzaklaşıyorsun sanki.Keşke hiç tüm bunlar olmasaydı.Keşke hiç dillendirmeseydik duygularımızı,sen uzakta ki bir dost,ben bilmem neyin olsaydım.Hep içimizde bir acaba,yada bir umut ışığı olarak kalsaydık.Daha mı az acırdı canımız bilinmez.Ama ben söylenmeyen sevdalara karşıyım ya hep,yürekte olanı paylaşmamak ayıp günah benim için.Mutlaka sahibini bulacak tüm mektuplar.Sonu çok da can yaksa sevilen bilecek sevildiğini.Sevense çekecek çilesini…Ve eninde sonunda ,tatlı yada acı her mektubun sonu gelecek.

Kalem sen de şimdi,koy noktayı,bas altına imzanı…

15 Mayıs 2008 Perşembe

Bana da Kısa Bir Mola…

Hiç hayata olan inancının tükendiği oldu mu,yada çevrende ki herkesin mideni bulandırdığı,herkesin yapmacıklığını,gözlerinin ardında ki nefreti görüp te ses çıkaramadığın.Kalbimde ki insan sevgisinin an be an sömürülüp tüketildiğini hissettiğin.Herkes bu kadar kirlenmişken ben nasıl bu kadar saf kaldım dediğin oldu mu kendine?Her şeyi bırakıp hayata dün doğmuşcasına sıfırdan başlamayı hiç istedin mi ?Kimselere haber vermeden bir valize sığacak kadar eşyayla hatta mümkün olsa beynin de ki tüm anıları da çıkararak neresi olduğu hiç mühim olmayan ama seni kimsenin tanımadığı bir yere gitmek istedin mi?

Ben istedim.Bu hayata yeniden doğup bambaşka biri olmayı istedim.Başak’tan kurtulmayı hatta başka bir ülke de bambaşka koşullar da olmayı istedim.Bazen çevremde ki herkes yalnızlığı neden seçtiğimin canlı birer kanıtı gibi geliyor bana.Kaçmak istiyorum.Benden insanlar var mı merak ediyorum bu dünyada.Hala çıkarsız koşulsuz sevebilen,kirlenmemiş,yapmacıkları olmayan,güldü mü içten gülen ağladığımı gerçek gözyaşları döken insanlar var mı?Ya sen onlardan biri misin hissettiğim gibi yoksa sende dokundum mu sönecek bir sabun köpüğün sadece… Ne olur sen onlardan olma…Ne olur sen hissettiğim gibi ol,bu güne kadar hep beni anladığını hissettiğini düşündüm ben öyle ki en dipte olduğum an işi bahane edip aradığım ilk insan sendin.Gözyaşlarımı bile saklamadım ben senden.Çünkü biliyordum beni teselli edecektin.İçimde bir yer çok önceden beri ,belki o ilk tanıştığımız andan beri biliyordu.

O kadar paramparçayım ki artık,o kadar yorgunum ki anlatmaya bile gücüm yok hislerimi.Konuşmak zor geliyor,kimse arayıp sormasın beni anlatmak zorunda kalmayayım hiçbir şeyi yine o maskelerden birini takmak zorunda kalmayayım istiyorum.Bir tek sen evet sen biliyorum konuşmasam da anlarsın beni.Bir bakışımdan bir duruşumdan,hatta ses tonumdan hissedersin beni.Hisseder misin?

Hani sen kısa bir molaya ihtiyacım var dedin ya.Sanırım benim de var.Tek bir farkla;sen yalnız olmak,ben senin yanında olmak istiyorum.Sanki sana bir kere sarılsam,içimdeki yara kabuk bağlayacak.Omzuna başımı koysam yılların incinmişliği alıp başını gidecek başka bedene.O kadar üşüyorum ki,ne olur sar sarmala beni.Tüm gerçeklerden uzak bir yer bul bize,beni oraya koy,yıllarım geçsin tükeneyim orada.Sana hiç hesap sormam,sorgulamam seni söz.Fazlasını istemem…

Çok fazla geldi bu hayat bana.Biliyorum ve hissediyorum bir çığ var orada bir yerde.Her saniye büyümekte,alıp,katacak önüne beni.Durduramıyorum artık olanı biteni.Gücüm tükendi sanki.Bu koca şehirde bir başımayım sanki ve yapılan tüm kötülükler benim haneme yazılıyor,çilesini ben çekiyorum gibi.

Dün gece ders çalışırken uyuya kaldım sadece bir saat.Haftalar sonra ilk kez bu kadar güzel bir uykuydu daldığım.Daldığım uykuda bir rüya gördüm.İçinde sen vardın.O kadar gerçek o kadar yanımdaydın ki senin ismini çağırarak uyandım.Sonra deli gibi odalarda seni aradım.Rüyanın gerçekliğine o kadar inandım.Ama işte en acı tarafı ben o rüyadan uyandım…

13 Mayıs 2008 Salı

Gitmek mi Zor Kalmak mı?

Bir yol ayrımımı bu beklediğim öylesine zamanı umursamadan,neyi beklediğim bile belirsiz bomboş ve uzaklara bakarak öyle sessiz sedasız.Pişman değilim,ne kızgınım sana ne de küs.İstesem de küsemem zaten,şartlar bu ne gelir elden.

Bir yol ayrımındayım şimdi;önümde bir belirsiz yol benim gözlerim hala diğer yanda beklemekte seni.Hani filmlerde olur ya son anda esas erkek gelir götürür sevdiğini.Çok acıklı bir tablo tam ağlatacakken izleyeni kahkahaya boğuverir.İşte öyleyim bende şimdi,boynum bükük son anda çıkıp geleceksin diye bekliyorum seni.Gelmiyorsun….

Hiç bu kadar acı çekeceğim aklıma gelmemişti.Hiçbir şey yaşamadan bambaşka duygular yaşattın bana.Bir şeyler yaşamak için belki de yan yana olmak gerekmiyordur.Ten değmeden de sevdiğine gönül değebiliyordur.

Günlerdir hiç bıkmadan usanmadan mektuplar yazıyorum sana,okuyor musun onu bile bilmiyorum.Yüreğimden geçenleri,tenimin çektiklerini,yasak koymadan tüm çıplaklığıyla ulaştırıyorum sana.Kimi zaman bir mektup,kimi zaman bir mesajla.Ama senden tek bir yanıt,tek bir ışık ,tek bir umut bile yok bana ulaşan.Bir tek yanıt gelse oysa,tek bir kelime,ne bileyim sabret desen mesela o yol ayrımında yıllarımı tüketeceğim hiç umursamadan yaş almayı.Ama yok bir mezar taşı kadar suskunsun.Hiç bir ölüyle konuştun mu bilmem,ben konuştum.İçinden geçenleri,yüreğinin en derinlerini anlatırsında yanıt gelmez,sessizliği bozan tek şey gene kendi sesindir hani,işte öyle gibi durumum.Sen mezar taşı kadar sessiz bense çaresiz.

Belki de haksızlık ediyorum sana.Öyle ya iyi yada kötü bir düzenin vardı,yanında olmasına alıştığın bir ten,öyle yada böyle bir hayat arkadaşın bir yuvan vardı.Sonra ben geldim,genç,güzel,ulaşılmaz gibi duran ama bir o kadar da yakınında duran,üstelik birde konuşkan,içten yani tam bir düzen bozan.Belki çözmekti amacın sorunlarını ama artık var olandan daha mükemmel gibi duran ben vardım.Üstelik seni her halinle sevdiğimi söylüyordum.Ne zor değil mi seçim yapmak?Sonuçta ardında bıraktığın ne olursa olsun her seçiş bir terk ediş olacaktı.

Çıkmaz yollara soktum hayatını değil mi ?Bunca yıl yüzleşmediklerinle yüzleşmeye mecbur bıraktım seni.Daha kaçabilecekken ,burada dur ve bir karar ver dedim sana.Durgun sularda yüzerken ,bir bardakta fırtına kopardım değil mi?Gerçekten özür dilerim,bazen sevmekte suç oluyormuş bende onu öğrendim.

Evet sevdim.Tüm hayatını sevgimle mahvettim.Biliyor musun en çok neyi merak ediyorum.Sabahları ,benim geceden kalma aşk dolu mesajlarımı aldığında neler hissediyorsun,içinden neler geçiyor?Gülümsüyor musun yoksa hemen silip hayatına devam mı ediyorsun?Hiç cevap yazmak için parmakların tuşlara dokundu mu yoksa umursamamak daha mı kolay geliyor sana.?Hiç öğrenemeyeceğim değil mi bu soruların yanıtlarını?


İşte ben gene bir yol ayrımındayım,kafam senden yana,gözlerim seni aramakta bomboş yolda.Son bir umut bakmaktayım ardıma.Hayatta umutsuzluktan beter bir şey yok biliyor musun?ve sen benim umutlarımı çaldın be sevdiğim….

Galiba bana düşen gene gitmek.İlk gelen arabaya binip gitmek,nereye giderse gitsin,kim olursa olsun yolcuları daha fazla beklememek en iyisi…Benim ki boş bir umuttu ve seni de fazlasıyla rahatsız etti.
Benim için sakın üzülme,ben gene sarar sarmalar kendimi,biraz ağlar biraz bocalar çokça içip dağıtır,kendime gelirim.Bir süre duymazsın sesimi,sen arasan buz kesebilirim.Sonra zamanla o da geçer,güler sesim gene sana telefonlarda,içimde bir koca burukluk olsa da.Sakın benim için üzülme ama,senin üzülmene dayanamam sonra gidemem de ben.Senden son bir isteğim ;ne olur ‘Gitme ‘de bana…

11 Mayıs 2008 Pazar

Anneler Günü Özel… Annem’e

26 yaşındaydı ve oldukça alımlı evli bir çocuk annesi bir kadındı.Hiç beklemediği halde ikinci çocuğuna gebeydi ve artık gün saymaktaydı.O gün kontrol için doktora gitti.Doktor daha bir hafta var dedi doğuma.Nasılda heyecanlıydı.Deliler gibi bir kız çocuğu olsun diye dokuz aydır dua ediyordu.Ve çok yakında onu kucağına alabilecekti.Doktor dönüşü belkide sevincinden güzel bir masa hazırladı ;köfte pişirdi ,patates kızarttı ve hiçte huyu olmadığı halde birde bira açtı.Belki de biranın etkisi sabaha karşı hastanede soluğu aldılar.Doğum başlamıştı ve 26 Haziran 1979 Perşembe sabahı saat tam 6:20 de dışarıda sağanak yağmur varken o çok istediği kızını dünyaya getirdi.Belki planladığı gibi gözleri gök mavi,saçları sırma sarı değildi ama adı gene de BAŞAK oldu.Ayşe Başak Başol.Şafak kızı Başak ….

Bu sensiz kutladığım 10. anneler günüm annem.Anne demeye hasret tam on yıl geçirdim.Beni çok erken terk edip gittin.Kimse bilmez anne demeyi özlemenin nasıl bir şey olduğunu,o en zor anlarında saatlerce ağlaya ağlaya anne diye sayıklamanın nasıl can yaktığını.

Bu gün papatyalarımı alıp sana gelemedim.O her daim pembe yanaklarından seni öpemedim.Hayatımda neler olup bittiğini sana söyleyemedim.Sen artık bir mermer taşa oyulmuş bir isimden ibaretsin,tepende bir çam ağacı,çevrende yüzlerce ölü beden…Birde sensiz bırakıp gittiğin biricik kızın ben…

Kızın gelecek ay 29 yaşına giriyor anne.Nasıl da büyümüşüm değil mi?Büyümek bir yana artık yaşlanıyorum anne.Hala bekarım ve artık uzun süredir yalnız yaşamaktayım.Ne yerim ne içerim diye sakın üzülme yuvarlanıp gitmekteyim.Doğru tahmin ettin evde bir arkadaşım güzel kedim Gümüşüm var.Öyle ya kedilerden hiç vazgeçemem ben.Hala çok düzenli bir kadın değilim ve evet temizlik yaparken hala camları silmeyi es geçiyorum.Ütülediğim çamaşırlar hala çift çizgili,yatak odasında kıyafetler hala oraya buraya saçılı.

Ama bilmediğin şeylerde var hakkımda anne.Senin kızın başarılı bir satış müdürü oldu.Bir ödülü bile var artık.Taa Amerikalara kadar gitti,orada dostlar edindi.Artık bir arabam var anne,kara kızım diyorum ona ve evet asabi bir şoförüm.Saçlarım artık senin en nefret ettiğin renkte;kızıl ve uzunlar anne.Bu halimi görsen kesin zayıflıktan öleceksin derdin ama yıllarca yaptığım o rejimlerden daha çok zayıflattı beni senin ölümün.Hayat herkes kadar beni de ezdi anne.

Sen gittikten sonra babam da pek durmadı anne.O da beni bırakıp gitti.Ben senden sonra babamı sevmeyi öğrendim anne.Sakın çatma kaşlarını,kızması gereken benim,onu sevmeme izin vermediğin için.Ama bu gün anneler günü ya üzmeyeceğim o yüzden seni.Ağabeyimi sorma bana,aramız hala çok iyi değil.Kavga da etmiyoruz ama hayatlarımız çok farklı onunla.Ben hep senin onu daha fazla sevdiğini düşündüm anne.Cevabını bilmediğim ve asla öğrenemeyeceğim sorular bunlar değil mi anne?

Dedim ya hala bekarım yani sana göre evde kaldım ve o yüzden de hala adı sana söz verdiğim gibi Şafak olacak bir kızım yok anne.Olacak mı onuda maalesef bilmiyorum.Ama olmasını inan bana çok istiyorum.Belki anne olmadan seni anlayamayacağım.Belki o zaman ancak cevapsız sorularımın cevaplarını bulacağım.

Memleketin İzmir’e çok sık gidiyorum anne.Şefik dayımı bir görsen aynı dedem.Yengem hala çok güzel bir kadın ve ben hala küçük dayıma küsüm.İnsanları affetmeyi öğrenemedim ben anne.Oraya her gittiğim de senin tanıdığın ama benim tanımadığım insanlarla karşılaşıyorum ve beni sana çok benzetiyorlar anne.Aynı Şafak’ın gençliği diyorlar ben yarı buruk yarı manasız geçmişinden kopuk öyle bakıyorum onlara anne.

Yani senin anlayacağın sensiz geçen bu on sene de ben hala aşka aşık,ben hala başına buyruk,ben hala dediğim dedik,ben hala asi o deli kızım anne.Hayat elbette beni de törpüledi.Çok sevenim oldu,çokta sevdiğim.İstemeden kırdığım kalplerim oldu,bile bile kalbimi kıranlarımda.Ama vazgeçmedim ben anne.Hayat daha neler getirecek bana,neler alıp götürecek bilmiyorum.Ama ben gene de vazgeçmeyeceğim savaşmaktan anne.Ben hep senin o asi o deli kızın olacağım.

Eğer beni duyuyor yada oradan bir yerden görüyorsan ;


Anneler günün kutlu olsun Annem….


Kızın,papatyan,ayışığın ….BAŞAK

O KADIN

Senin tavsiyenle bu gece izledim O Kadın’ı.Tavsiye senden olunca filmin her karesine anlam yüklemek zorunda hissettim kendimi.Durum böyle olunca dakikalar çok zor geçti.Belki de filmi senden gelen bir mesaj gibi algılamamalıydım.Kim bilir …Film yürekte ki duygular varken en güzel kelimeler bile yetersiz gelir diyor ama benim kelimelerim var yazılacak sana.Anlatacak daha çok hikayem var.

Filmde ki rollere bizi yerleştirdim,sonra olmadı gene değiştirdim,film boyunca kimin kim olduğuna bir türlü karar veremedim.Ama hepsi ayrı ayrı içimi acıttı.İlk defa finali ölümle biten bir filmden mutluluk duydum.Çünkü en azından yaşanamamışlıklarla birlikte sevdiğinin kollarındaydı ölen ölürken.Buydu işte beni mutlu eden,bir şekilde tekrar kavuştular birbirlerine ve aşktı asıl galip gelen…

Ben o kadınım…İsmi sorulmayan,söylenmeyen,dillenmesi yasak ama hep varlığı hissedilen.Boynu bükük ama aşkına sahip çıkan,gururunu bir tarafa koyan.O kadın benim.

Keşke izlemeseydim ama içimin acısı bir yana,yanında olmayı çok istedim.Öyle o an film biter bitmez,içimdeki o buruk duyguyla,üstümdeki eşofmanlarla,gelip kapını çalmak istedim.Ben geldim demek istedim.Beni sar sarmala,koynunda uyut istedim.Aramızdaki tüm engellere tüm yasaklara rağmen bana dokun istedim.Senin olayım,hep orada öyle en masum en savunmasız halimle yanında kalayım istedim.Ne imkansız hayaller kurdurdun bu gece bana böyle.

Ben öyle rölantide beklerken her gün içimde bir büyük aşk büyütüyorum ve onu en güzel hayallerimle süslüyorum.Karşılığı var mıdır diye sormuyorum.Yok desen de ne bende ki bu sevda değişecek ne de sende ki yokluğa ikna olacağım çünkü.Hissetmiyor olamazsın her telefon konuşması bize daha zor geliyor,boğazda düğümleniyor söylenmek istenen ama söylenemeyenler.Hissetmiyor olamazsın çok kuvvetli bir şey var aramızda.İçim titriyor her seferinde,benden sana senden bana bir görünmez bağ var sanki…

Bilinmezliğe gebe bekliyorum öyle sessiz sedasız,neyi beklediğimi bile bilmeden.Sormaya korktuğum soruları biriktirerek bekliyorum her gün.Sonu ne olacak nereye varacak bilmiyorum.Bilmekte istemiyorum.Bildiğim tek şey var ,o da seni çok seviyorum...

SAYAÇ

Sitenizesayac.com