31 Aralık 2009 Perşembe

2009’a Veda…


Sadece birkaç saat kaldı.2009 ağır ağır bize veda ediyor…Ama o gitmeden söylemek istediklerim var.Hatta yapmam gereken şeyler,söylemem gereken sözler ve 2010 için dilemem gereken dilekler…

Umarım ismini kullandıklarım bana kızmaz…

Bu sene çokta keyifli bir sene olmadı benim için.Ekonomik problemler,sağlık sorunları,ayrılıklar ,vedalar,kavgalar,üzüntüler….

Ama tüm bunların arasında iyi şeyler de olmadı değil.Yada tüm bu kötü şeyler arasında destek olanlar,elimden tutanlar olmadı değil.Hatta anladım ki kötü şeyler insanları daha çok birbirine yakınlaştırıp,daha çabuk olgunlaşmalarını sağlıyor.O yüzden burada teşekkür etmem gerekenler var;

2009 bana her zaman hayalini kurduğum bir kız kardeş kazandırdı;var olduğun bana destek olduğun için teşekkür ederim Öykü!

Uykusuz gecelerimin dostu,ancak gerçek olsaydı bu kadar yakınım olabilecek,hep yüzümü güldürmeyi başaran canım kuzenim Verago;sana da sonsuz teşekkürler..

Her zaman umut şırıngalayan,yüzü güleç,kalbi temiz canım dostum Bedardem ;umarım hep böyle ve bizimle kalırsın.

Gerektiği anda yanımda olmayı başaran,ve bu aralar hayatını toplamak için yola çıkarak bana örnek olan adam ;Uykusuz –Göksel abim.Bu yıl öyle anlarımda yanımdaydın ki sana şükran borçluyum…

Artık kendime fazla acıdığımı düşündüğü için yazılarımı takip etmeyeceğini söylese bile sevgili Erkan’a da buradan teşekkürlerimi iletmeliyim.

Burada uzun uzun yazamadığım Sağır Kedime,Papatyaya,Sanem’e ,Efsa’ya,Sevgili Sevgi'ye bana umutsuz anlarımda umut aşıladıkları ve bazen dokunabilebildiğim dostlarımdan daha yakın olmayı başardıkları için tüm blog dostlarıma sonsuz teşekkür ederim.

Tabii bu kadarla sınırlı değil;bu aralar konuşmuyor olsak da nerdeyse tüm yıl boyunca hep yanımda olduğunu hissettirdiği için Ertan’a,yakın da asker olacak sıcacık kalpli can dostum Sadık’a, benim tüm dırdırlarıma rağmen hep yanımda duran güleç yüzlü Hülya’ya,seneler öncesinde de kalsa hala beni ne kadar çok sevdiğini bildiğim ve her daim yüzümü güldürmeye çalışan Hakan’a,tüm kavgalarımıza rağmen tüm yıl benimle omuz omuza büyük streslere tahammül ederek çalışan Ramazan ve Özgül’e ,taa dünyanın öbür ucundan benimle her gün mesai harcayan ve zaman zaman hayat kurtaran Celine ve Dennis’e ,emekli olmuş olsada hala manevi babam olan Peter’a,kuzenlerim Cemre ve Damla’ya ,ağabeyime benim için bu sene yaptıkları her şey için binlerce kez teşekkür ederim.Az kalsın unutuyordum;bana ikinci bir hayat hediye eden o eşsiz insana;doktorum Ömer Demirelli’ye de belki herkesten fazla teşekkür ederim …

Ve 2010…

Senden herkesin dileklerini gerçekleştirmeni istiyorum.Savaş ,açlık,yolsuzluk,felaket istemiyorum.Ama kendim için istediklerim var senden…

Hepsinden önce her şeyden çok aşk istiyorum.O benim için yaratılmış olan bulsun beni artık.Bulsun ve bırakmasın.

Çok emek sarfediyoruz ve etmeye devam edeceğiz ama şu şirketin durumu biraz düzelsin artık diyorum.Ekonomi düzelsin,biz de düzelerim ve artık küçükte olsa rahat bir nefes alalım diyorum.

Şu fotoğraf yarışmalarından birini kazanayım artık istiyorum.

….

Aslında isteyecek çok ta bir şeyim yokmuş.Hayat bir büyük kavga ama ben ,o büyüdükçe yüzümüzden adeta çalınan tebessümler bu sene geri gelsin istiyorum.Tabii ki mutsuzluklar,stresler gene olacak ama arada nefes de almak istiyorum…Duy beni 2010..Ben yeni gelen sene de daha mutlu daha huzurlu daha güvenli bir insan olmak istiyorum..

‘Bütün bunlar olursa 2011’ de bir de bebek istiyorum’ …=)))

Çok mu şey istiyorum???

30 Aralık 2009 Çarşamba

Mektubum Var!!!


Canım Arkadaşım Sadık’a


İlk geldiğin de ne çok dalga geçmiştim seninle…Ama tanıdın artık ben böyleyimdir işte sevmem değişiklikleri.Hele de yerini aldığın adam o kadar özelken …

Biliyorum o günler için çoktan affettin beni…

Bugün askere gideceğini öğrendik hep birlikte.Bekliyorduk bu ayrılığı ama bu kadar erken değil.Mayıs demiştin en erken Mayıs!!Oysa şimdi Ocağın 4’ün de askersin be çocuk!!!

Benim için bu şirkette birlikte mesai geçirdiğim bir çok insandan daha özel,daha değerlisin.Ben çok sevdim seni be çocuk.Kardeşim gibi,arkadaşım gibi,dostum gibi sevdim seni.Umarım yolun açık olur.Gittiğin yer ferah,günlerin güzel geçer.Ve hiç unutmazsın bizleri…

Özellikle Sahibine Mektuplar’a yazıyorum bu mektubu.Çünkü eski okuyucularım bilirler ,sen olmasan ben hayatta kıvıramazdım bu işi.Sabırla hiç vazifen olmamasına rağmen uğraştın benimle birlikte.Birlikte oluşturduk ilk Sahibine Mektubu…

Bugüne kadar bana gösterdiğin sabıra,anlayışına,yardımseverliğine binlerce kere teşekkür ederim…Pek çok insanda olmayan o tertemiz içten kalbi sakla,koru ve hep böyle kal…

Umarım o güleç yüzünü hayat karartmaz!Aslında bu bir veda mektubu değil.Belki görüşemeyecek olsak ta,her sabah benim bitmeyen bilgisayar sorunlarımla güne başlayamayacak olsak ta ,gün boyunca seni defalarca arayıp ‘Sadık bu bilgisayar gene cozdu!’ diye senin başının etini yiyemeyecek olsam da ben hep yanındayım…Başak Ablan olarak…

Yolun açık olsun!

Seni çok seviyorum…

29 Aralık 2009 Salı

Çaresi yok En Çok Sevilen En Çok Yalnız Kalan Olacaktır!!!


Başak sen de mi demeyin.Evet uzun bir süredir Ezel izleyicisiyim.İzlemekten öte Tuncer Kurtiz’in o muhteşem sesinden duyduğum tüm replikleri de elimde kağıt kalem not etmekteyim.O replikler ki bir tanesi insana sayfalar yazdırabilir.


İşte o repliklerden biri bana bu gece bu yazıyı yazdırdı.Çünkü neredeyse benim için söylenmişti…


‘Çaresi yok en çok sevilen en çok yalnız kalan olacaktır!!’


Ben 30 senelik ömrüm boyunca belki on kadının hayatlarına eş olacak şekilde sevildim.Çok sevildim ben,hem de delice sevildim.Ayaklarımı yerden kesecek kadar,kendimi prenses sanacak kadar,ayna da gördüğümü bir şey sanacak kadar sevildim.


İmkansızı imkanlı yaptırttım,nice masala adımı yazdırdım.Hayatına girdiğimin kalbine ismimi adeta kazıdım.Unutamadı beni,unutmak isteseler de kaldım hep hayatlarının bir köşesinde …Bir hayalet gibi…


Ben çok sevildim.Beni mutlu etmek için,bir anlık gülümsemem için nice şeyler yapıldı.Gün geldi aşkım herkesin görebileceği bir yere yazıldı,gün geldi kapıma en çok sevdiğim çiçekler demet demet bırakıldı.Bazıları en çok sevdiğim çikolatayı yanlarında taşıdılar,bazıları düzinelerce mektup yazdılar.Tutkuyla sevdiler beni,öyle ki gururları kırılsa da vaz geçmediler benden.Olmazları olur yaptılar benim için.Beni sevmek ateşe yürümek gibiydi hep.Beni sevmek bir yerden sonra acı çekmeyi göze almaktı hep.Bir yere kadar yandılar …Beni de yaktılar…


Ama tutkuyla da sevildiler..Hem de deli bir tutkuyla…Gecenin bir köründe kedi yavrusu gibi kapısında buldu kimi beni,kiminin peşinden ülkenin öbür ucuna gittim.Kimi için kötü kadın olmayı becerebildim.Kimi için çocukluğumdan vazgeçebildim.


Güvendim ben onlara ,kendimi sırt üstü boşluğa bırakabilecek kadar,köprülerden aşağı kollarında sallanabilecek kadar,en büyük sırlarımı anlatabilecek kadar.


Çok sevdiler beni,bedenlerinin bir parçası gibi,ruhlarının bir köşesi gibi,öfkeleri gibi,yalnızlıkları,korkuları gibi sevdiler beni…Hatta bazen anneleri gibi…Kapımın önünde günlerce yatabilecek kadar,koca bir salon insanın içersinde kendine yenik düşüp çekip öpebilecek kadar,başkaları için çekip giden ben iken geri dönüp beni tekrar isteyebilecek kadar sevdiler beni…


Ben şu kısacık ömürde o kadar çok sevildim ki …Şimdi yalnızlığa mahkumum.Çünkü bu kadar büyük sevilmeyi bilirsen eğer daha azı yetmez sana.İstersin ki gelen kişi bozsun bütün ezberlerini,oynatsın kökünden o güne kadar bildiğin her şeyi…Sarssın yer diye bastığın şeyi,karartsın güneş diye baktığın yeri,her şeyin yeri değişsin ve sen kapıl git ardından…Gönüllü ve umarsızca,bırak akışına her şeyi ..Sevginin o dikenli ellerine…


Bir daha olur mu ki…



Çaresi yok en çok sevilen en çok yalnız kalacak olandır!!!


27 Aralık 2009 Pazar

27 Aralık 1998


Tam 18 yıl,6 ay ve 1 gündür bu hayattaydım.Ve hayat kontrolsüzdü.O kadar hızlı akıyordu ki zaman ,ne yaptığımın yada ne yapmak üzere olduğumu düşünecek vaktim bile olmuyordu.


Annem uzun bir süredir hastanedeydi.Ama annem ben kendimi bildim bileli hep hastaneye yatar ve sonra tekrar eve dönerdi.O yüzden olsa gerek bu süreci umursamıyordum.Neler atlatmıştık biz bunu da atlatacaktık.9 yaşımdan beri tam 13 kez ameliyat olmuştu annem sonuncusunu 18. yaş günümde tamda beni doğurduğu saatte.Nedense hep güle oynaya ameliyathaneye giden annem bu kez hepimizi şaşırtmış ve ağlamaya başlamıştı.Anlayamamıştım,neden göğsünün alınacak olması bu kadar üzüyordu onu anlayamamıştım.Hoş ona kalsa uzun bir süredir var olduğundan haberdar olduğu kitleyi daha da saklayacaktı.Ben üniversite sınavına girmemekle tehdit edince mecbur kalmıştı ameliyat olmaya.Doktor yüzümüze karşı ameliyat olmazsa en fazla 6 ay yaşayacağını söylemişti.


‘Bugün 27 Aralık 1998,Tam 6 ay 1 gün geçti ameliyatın üzerinden.Ama annem sanırım babasının 12 gün önceki ölümünden de olsa gerek gitgide çocuklaşmaya başladı.Geçen gece ben eve giderken nasılda yalvardı gitme diye bana.Oysa zaten bir tek Cumartesi geceleri evde kalıyorum o da üniversiteye hazırlık kursuna devam edebilmek için.Onun dışındaki geceleri Cerrahpaşa’nın soğuk duvarlarına kafamı dayıyarak sandalye tepesinde hayal kurarak geçiriyorum.Kulağımın biri hep servisin girişindeki ankesörlü telefonda.Onun aramasını bekliyorum.Onun ;nişanlımın ,hayatımın aşkının ,Hakan’ın!!!Gündüzleri ise pencereden dışarı bakıp,Hakanın servisin önündeki kurumakta olan betona yazdığı ‘Kalbimsin ‘yazısını okuyorum tekrar tekrar.Bütün hastane bizim çok yakıştığımızı ve mutlu bir çift olacağımızı söylüyor.Hem annem de çok seviyor onu.Keşke şimdi askerde olmasaydı.Öyle ihtiyacım var ki ona.Üstelik taa Hakkari –Çukurca ya gitti.Aklıma kötü kötü şeyler geliyor,boğazım düğümleniyor ve sık sık Allah’a dua ediyorum O’nu bana bağışlasın diye.’


Bunları yazdım dersane çıkışı günlüğüme ve Cerrahpaşa’ya doğru yola çıkmak için otobüse bindim.Biner binmez,bir süredir Hakan’a örmekte olduğum atkıyı elime aldım.Bir an evvel bitirip ,ona sürpriz yapmalıydım.Görünce kimbilir ne kadar şaşılacaktı.Hiç beceremezdim böyle şeyleri…İlmek ilmek aşkımı örer gibiydim.Bir süre ördükten sonra başımı cama yasladım,buz gibi soğuktu dışarısı,karla karışık yağmur yağıyordu o gün İstanbul’da ve ramazan ayıydı.



Fındıkzade durağında indim.Cerrahpaşa’ya doğru çıkan yokuşu tırmandım yavaş yavaş.Bu yollardan yazın nasıl da neşe dolu inip çıkmıştık,hastaneye gidip gelirken Hakan’la.Hayeller kurarak sonunda hastaneye vardım.Acil kapısından girip ,sola döndükten sonra uzunca koridoru geçtim.İşte yedinci kata yani annemin kaldığı servise çıkan asansörün önündeydim.Çantamı kontrol ettim.Bir süredir yemek yiyemiyordu annem,doktor çorba ve puding vermemizi söylüyordu.Bende onun için dün gece annemin en çok sevdiği Tarhana çorbasıyla,muhallebi pişirmiştim.Hazır yemekleri hiç sevmiyordu annem.

Asansöre bindim.Önce en alt kata indi asansör.Kapı bir an için açıldı.O an bizim katın hasta bakıcısı ile göz göze geldik.Beni görünce yüzü değişti adamcağızın,sanki söyleyeceği çok mühim bir şey var gibiydi.Asansörü durdurmak istedi ama başaramadı,çok kalabalıktı içerisi.


İşte 7.kattaydık.Asansörden indim.Kafamı sağa çevirince bana arkası dönük duran ağabeyimi gördüm.Bir tuhaflık vardı,neden annemin yanında değildi.Birden yüzünü bana döndü.Gözleri kan çanağı gibiydi.O an beynimden binlerce düşünce geçti.Ama o geçmedi.Bana güçlükle ‘Annemizi kaybettik!’ dedi.Anlamadım,nerede kaybettiniz annemi dedim sinirli sinirli.Sandım ki bir test için bir yere götürdüler şimdi de bulamıyorlar.Ağabeyim katıla katıla ağlıyordu karşımda .Bedenim beynimden önce algılamış olacak ki gözyaşlarımın yanaklarımdan aşağıya aktığını hissettim bir an.Tüm gücümle ağabeyimi ittim .İnanmıyordum ona.Annemin yattığı odaya doğru koşmaya başladım.Herşey bir film gibiydi.Hemşireler beni durdurmaya çalıştı .Odanın kapısından içeri girdiğimde o yoktu.Babam annemin yatağının üzerinde oturmuş,denize doğru bakıyor ve ağlıyordu.Annem nerde diye bağırdım ona.Bana sarırmak istedi onu da ittim.Yan yatakta yatan kadıncağızı hayli tartakladıktan sonra annemin öldüğünü anladım ve kendimi tuvalete kitledim.


Ben o tuvaletin taş zemininden bir saat sonra on sene yaşlanmış bir kadın olarak çıktım.Benden geriye ne o şen şakrak genç kız kahkahalarım,ne delicesine sevdiğim adama duyduğum aşk kalmıştı.Ben o tuvalete genç bir kız olarak girdim,hayatından vaz geçmiş bir kadın olarak çıktım.

Çıktığımda ağlamıyordum.Odaya girdim ,son bir kez annemden kalanlara baktım.Babam her şeyini almak istiyordu annemim.İzin vermedim.Tekerlikli sandalyesini hastaneye bağışladım,Birkaç özel eşyasıyla Hakanın annesinin ,Meliha annemin getirdiği çiçekleri aldım ve çıktım.Annem çiçekleri çok severdi.Ne yazık ben o çiçeğe bile bakmayı başaramadım.


27 Aralık 2009;bugün tam 30 yıl ,6 ay ve 1 gündür hayattayım.Annem öleli ,beni bırakıp gideli tam 11 sene oldu bugün.Bir yerlerden beni izliyorsa pekte onun hayal ettiği kadın olamadığımı biliyorum.Affet beni anneciğim.Hayatta her şey planladığımız gibi gitmiyor,sende beni bırakıp giderken ,Hakan’ın bana sahip çıkacağını hayal etmiştin.Ama ben onu bile berbat ettim.Ne içimdeki öfke dindi,ne kıskançlığım geçti.Hatta arada hala tırnaklarımı bile kemiriyorum gene.Ve biliyor musun anneciğim,artık fotoğraflarımıza baktığımda o fotoğraflardaki benden çok sana benziyorum.Sen gittiğinden beri bir çok şey değişti,değişmeyen tek şey var anneciğim;papatyan,ayışığın seni hala çok ama çok özlüyor….Seni çook seviyorum anneciğim…


Annem ameliyat olduktan sonra tam 6 ay 1 gün yaşadı….



Ölmeden önce son görmek istediği kişi benmişim ve beni arayıp çağırmadıkları için asla bana söyleyeceği son sözleri öğrenememenin ızdırapı geçmedi.Belki de sırf bu yüzden hep eksik kaldım ben.Hep eksik ve yalnız….

SAYAÇ

Sitenizesayac.com