31 Aralık 2009 Perşembe

2009’a Veda…


Sadece birkaç saat kaldı.2009 ağır ağır bize veda ediyor…Ama o gitmeden söylemek istediklerim var.Hatta yapmam gereken şeyler,söylemem gereken sözler ve 2010 için dilemem gereken dilekler…

Umarım ismini kullandıklarım bana kızmaz…

Bu sene çokta keyifli bir sene olmadı benim için.Ekonomik problemler,sağlık sorunları,ayrılıklar ,vedalar,kavgalar,üzüntüler….

Ama tüm bunların arasında iyi şeyler de olmadı değil.Yada tüm bu kötü şeyler arasında destek olanlar,elimden tutanlar olmadı değil.Hatta anladım ki kötü şeyler insanları daha çok birbirine yakınlaştırıp,daha çabuk olgunlaşmalarını sağlıyor.O yüzden burada teşekkür etmem gerekenler var;

2009 bana her zaman hayalini kurduğum bir kız kardeş kazandırdı;var olduğun bana destek olduğun için teşekkür ederim Öykü!

Uykusuz gecelerimin dostu,ancak gerçek olsaydı bu kadar yakınım olabilecek,hep yüzümü güldürmeyi başaran canım kuzenim Verago;sana da sonsuz teşekkürler..

Her zaman umut şırıngalayan,yüzü güleç,kalbi temiz canım dostum Bedardem ;umarım hep böyle ve bizimle kalırsın.

Gerektiği anda yanımda olmayı başaran,ve bu aralar hayatını toplamak için yola çıkarak bana örnek olan adam ;Uykusuz –Göksel abim.Bu yıl öyle anlarımda yanımdaydın ki sana şükran borçluyum…

Artık kendime fazla acıdığımı düşündüğü için yazılarımı takip etmeyeceğini söylese bile sevgili Erkan’a da buradan teşekkürlerimi iletmeliyim.

Burada uzun uzun yazamadığım Sağır Kedime,Papatyaya,Sanem’e ,Efsa’ya,Sevgili Sevgi'ye bana umutsuz anlarımda umut aşıladıkları ve bazen dokunabilebildiğim dostlarımdan daha yakın olmayı başardıkları için tüm blog dostlarıma sonsuz teşekkür ederim.

Tabii bu kadarla sınırlı değil;bu aralar konuşmuyor olsak da nerdeyse tüm yıl boyunca hep yanımda olduğunu hissettirdiği için Ertan’a,yakın da asker olacak sıcacık kalpli can dostum Sadık’a, benim tüm dırdırlarıma rağmen hep yanımda duran güleç yüzlü Hülya’ya,seneler öncesinde de kalsa hala beni ne kadar çok sevdiğini bildiğim ve her daim yüzümü güldürmeye çalışan Hakan’a,tüm kavgalarımıza rağmen tüm yıl benimle omuz omuza büyük streslere tahammül ederek çalışan Ramazan ve Özgül’e ,taa dünyanın öbür ucundan benimle her gün mesai harcayan ve zaman zaman hayat kurtaran Celine ve Dennis’e ,emekli olmuş olsada hala manevi babam olan Peter’a,kuzenlerim Cemre ve Damla’ya ,ağabeyime benim için bu sene yaptıkları her şey için binlerce kez teşekkür ederim.Az kalsın unutuyordum;bana ikinci bir hayat hediye eden o eşsiz insana;doktorum Ömer Demirelli’ye de belki herkesten fazla teşekkür ederim …

Ve 2010…

Senden herkesin dileklerini gerçekleştirmeni istiyorum.Savaş ,açlık,yolsuzluk,felaket istemiyorum.Ama kendim için istediklerim var senden…

Hepsinden önce her şeyden çok aşk istiyorum.O benim için yaratılmış olan bulsun beni artık.Bulsun ve bırakmasın.

Çok emek sarfediyoruz ve etmeye devam edeceğiz ama şu şirketin durumu biraz düzelsin artık diyorum.Ekonomi düzelsin,biz de düzelerim ve artık küçükte olsa rahat bir nefes alalım diyorum.

Şu fotoğraf yarışmalarından birini kazanayım artık istiyorum.

….

Aslında isteyecek çok ta bir şeyim yokmuş.Hayat bir büyük kavga ama ben ,o büyüdükçe yüzümüzden adeta çalınan tebessümler bu sene geri gelsin istiyorum.Tabii ki mutsuzluklar,stresler gene olacak ama arada nefes de almak istiyorum…Duy beni 2010..Ben yeni gelen sene de daha mutlu daha huzurlu daha güvenli bir insan olmak istiyorum..

‘Bütün bunlar olursa 2011’ de bir de bebek istiyorum’ …=)))

Çok mu şey istiyorum???

30 Aralık 2009 Çarşamba

Mektubum Var!!!


Canım Arkadaşım Sadık’a


İlk geldiğin de ne çok dalga geçmiştim seninle…Ama tanıdın artık ben böyleyimdir işte sevmem değişiklikleri.Hele de yerini aldığın adam o kadar özelken …

Biliyorum o günler için çoktan affettin beni…

Bugün askere gideceğini öğrendik hep birlikte.Bekliyorduk bu ayrılığı ama bu kadar erken değil.Mayıs demiştin en erken Mayıs!!Oysa şimdi Ocağın 4’ün de askersin be çocuk!!!

Benim için bu şirkette birlikte mesai geçirdiğim bir çok insandan daha özel,daha değerlisin.Ben çok sevdim seni be çocuk.Kardeşim gibi,arkadaşım gibi,dostum gibi sevdim seni.Umarım yolun açık olur.Gittiğin yer ferah,günlerin güzel geçer.Ve hiç unutmazsın bizleri…

Özellikle Sahibine Mektuplar’a yazıyorum bu mektubu.Çünkü eski okuyucularım bilirler ,sen olmasan ben hayatta kıvıramazdım bu işi.Sabırla hiç vazifen olmamasına rağmen uğraştın benimle birlikte.Birlikte oluşturduk ilk Sahibine Mektubu…

Bugüne kadar bana gösterdiğin sabıra,anlayışına,yardımseverliğine binlerce kere teşekkür ederim…Pek çok insanda olmayan o tertemiz içten kalbi sakla,koru ve hep böyle kal…

Umarım o güleç yüzünü hayat karartmaz!Aslında bu bir veda mektubu değil.Belki görüşemeyecek olsak ta,her sabah benim bitmeyen bilgisayar sorunlarımla güne başlayamayacak olsak ta ,gün boyunca seni defalarca arayıp ‘Sadık bu bilgisayar gene cozdu!’ diye senin başının etini yiyemeyecek olsam da ben hep yanındayım…Başak Ablan olarak…

Yolun açık olsun!

Seni çok seviyorum…

29 Aralık 2009 Salı

Çaresi yok En Çok Sevilen En Çok Yalnız Kalan Olacaktır!!!


Başak sen de mi demeyin.Evet uzun bir süredir Ezel izleyicisiyim.İzlemekten öte Tuncer Kurtiz’in o muhteşem sesinden duyduğum tüm replikleri de elimde kağıt kalem not etmekteyim.O replikler ki bir tanesi insana sayfalar yazdırabilir.


İşte o repliklerden biri bana bu gece bu yazıyı yazdırdı.Çünkü neredeyse benim için söylenmişti…


‘Çaresi yok en çok sevilen en çok yalnız kalan olacaktır!!’


Ben 30 senelik ömrüm boyunca belki on kadının hayatlarına eş olacak şekilde sevildim.Çok sevildim ben,hem de delice sevildim.Ayaklarımı yerden kesecek kadar,kendimi prenses sanacak kadar,ayna da gördüğümü bir şey sanacak kadar sevildim.


İmkansızı imkanlı yaptırttım,nice masala adımı yazdırdım.Hayatına girdiğimin kalbine ismimi adeta kazıdım.Unutamadı beni,unutmak isteseler de kaldım hep hayatlarının bir köşesinde …Bir hayalet gibi…


Ben çok sevildim.Beni mutlu etmek için,bir anlık gülümsemem için nice şeyler yapıldı.Gün geldi aşkım herkesin görebileceği bir yere yazıldı,gün geldi kapıma en çok sevdiğim çiçekler demet demet bırakıldı.Bazıları en çok sevdiğim çikolatayı yanlarında taşıdılar,bazıları düzinelerce mektup yazdılar.Tutkuyla sevdiler beni,öyle ki gururları kırılsa da vaz geçmediler benden.Olmazları olur yaptılar benim için.Beni sevmek ateşe yürümek gibiydi hep.Beni sevmek bir yerden sonra acı çekmeyi göze almaktı hep.Bir yere kadar yandılar …Beni de yaktılar…


Ama tutkuyla da sevildiler..Hem de deli bir tutkuyla…Gecenin bir köründe kedi yavrusu gibi kapısında buldu kimi beni,kiminin peşinden ülkenin öbür ucuna gittim.Kimi için kötü kadın olmayı becerebildim.Kimi için çocukluğumdan vazgeçebildim.


Güvendim ben onlara ,kendimi sırt üstü boşluğa bırakabilecek kadar,köprülerden aşağı kollarında sallanabilecek kadar,en büyük sırlarımı anlatabilecek kadar.


Çok sevdiler beni,bedenlerinin bir parçası gibi,ruhlarının bir köşesi gibi,öfkeleri gibi,yalnızlıkları,korkuları gibi sevdiler beni…Hatta bazen anneleri gibi…Kapımın önünde günlerce yatabilecek kadar,koca bir salon insanın içersinde kendine yenik düşüp çekip öpebilecek kadar,başkaları için çekip giden ben iken geri dönüp beni tekrar isteyebilecek kadar sevdiler beni…


Ben şu kısacık ömürde o kadar çok sevildim ki …Şimdi yalnızlığa mahkumum.Çünkü bu kadar büyük sevilmeyi bilirsen eğer daha azı yetmez sana.İstersin ki gelen kişi bozsun bütün ezberlerini,oynatsın kökünden o güne kadar bildiğin her şeyi…Sarssın yer diye bastığın şeyi,karartsın güneş diye baktığın yeri,her şeyin yeri değişsin ve sen kapıl git ardından…Gönüllü ve umarsızca,bırak akışına her şeyi ..Sevginin o dikenli ellerine…


Bir daha olur mu ki…



Çaresi yok en çok sevilen en çok yalnız kalacak olandır!!!


27 Aralık 2009 Pazar

27 Aralık 1998


Tam 18 yıl,6 ay ve 1 gündür bu hayattaydım.Ve hayat kontrolsüzdü.O kadar hızlı akıyordu ki zaman ,ne yaptığımın yada ne yapmak üzere olduğumu düşünecek vaktim bile olmuyordu.


Annem uzun bir süredir hastanedeydi.Ama annem ben kendimi bildim bileli hep hastaneye yatar ve sonra tekrar eve dönerdi.O yüzden olsa gerek bu süreci umursamıyordum.Neler atlatmıştık biz bunu da atlatacaktık.9 yaşımdan beri tam 13 kez ameliyat olmuştu annem sonuncusunu 18. yaş günümde tamda beni doğurduğu saatte.Nedense hep güle oynaya ameliyathaneye giden annem bu kez hepimizi şaşırtmış ve ağlamaya başlamıştı.Anlayamamıştım,neden göğsünün alınacak olması bu kadar üzüyordu onu anlayamamıştım.Hoş ona kalsa uzun bir süredir var olduğundan haberdar olduğu kitleyi daha da saklayacaktı.Ben üniversite sınavına girmemekle tehdit edince mecbur kalmıştı ameliyat olmaya.Doktor yüzümüze karşı ameliyat olmazsa en fazla 6 ay yaşayacağını söylemişti.


‘Bugün 27 Aralık 1998,Tam 6 ay 1 gün geçti ameliyatın üzerinden.Ama annem sanırım babasının 12 gün önceki ölümünden de olsa gerek gitgide çocuklaşmaya başladı.Geçen gece ben eve giderken nasılda yalvardı gitme diye bana.Oysa zaten bir tek Cumartesi geceleri evde kalıyorum o da üniversiteye hazırlık kursuna devam edebilmek için.Onun dışındaki geceleri Cerrahpaşa’nın soğuk duvarlarına kafamı dayıyarak sandalye tepesinde hayal kurarak geçiriyorum.Kulağımın biri hep servisin girişindeki ankesörlü telefonda.Onun aramasını bekliyorum.Onun ;nişanlımın ,hayatımın aşkının ,Hakan’ın!!!Gündüzleri ise pencereden dışarı bakıp,Hakanın servisin önündeki kurumakta olan betona yazdığı ‘Kalbimsin ‘yazısını okuyorum tekrar tekrar.Bütün hastane bizim çok yakıştığımızı ve mutlu bir çift olacağımızı söylüyor.Hem annem de çok seviyor onu.Keşke şimdi askerde olmasaydı.Öyle ihtiyacım var ki ona.Üstelik taa Hakkari –Çukurca ya gitti.Aklıma kötü kötü şeyler geliyor,boğazım düğümleniyor ve sık sık Allah’a dua ediyorum O’nu bana bağışlasın diye.’


Bunları yazdım dersane çıkışı günlüğüme ve Cerrahpaşa’ya doğru yola çıkmak için otobüse bindim.Biner binmez,bir süredir Hakan’a örmekte olduğum atkıyı elime aldım.Bir an evvel bitirip ,ona sürpriz yapmalıydım.Görünce kimbilir ne kadar şaşılacaktı.Hiç beceremezdim böyle şeyleri…İlmek ilmek aşkımı örer gibiydim.Bir süre ördükten sonra başımı cama yasladım,buz gibi soğuktu dışarısı,karla karışık yağmur yağıyordu o gün İstanbul’da ve ramazan ayıydı.



Fındıkzade durağında indim.Cerrahpaşa’ya doğru çıkan yokuşu tırmandım yavaş yavaş.Bu yollardan yazın nasıl da neşe dolu inip çıkmıştık,hastaneye gidip gelirken Hakan’la.Hayeller kurarak sonunda hastaneye vardım.Acil kapısından girip ,sola döndükten sonra uzunca koridoru geçtim.İşte yedinci kata yani annemin kaldığı servise çıkan asansörün önündeydim.Çantamı kontrol ettim.Bir süredir yemek yiyemiyordu annem,doktor çorba ve puding vermemizi söylüyordu.Bende onun için dün gece annemin en çok sevdiği Tarhana çorbasıyla,muhallebi pişirmiştim.Hazır yemekleri hiç sevmiyordu annem.

Asansöre bindim.Önce en alt kata indi asansör.Kapı bir an için açıldı.O an bizim katın hasta bakıcısı ile göz göze geldik.Beni görünce yüzü değişti adamcağızın,sanki söyleyeceği çok mühim bir şey var gibiydi.Asansörü durdurmak istedi ama başaramadı,çok kalabalıktı içerisi.


İşte 7.kattaydık.Asansörden indim.Kafamı sağa çevirince bana arkası dönük duran ağabeyimi gördüm.Bir tuhaflık vardı,neden annemin yanında değildi.Birden yüzünü bana döndü.Gözleri kan çanağı gibiydi.O an beynimden binlerce düşünce geçti.Ama o geçmedi.Bana güçlükle ‘Annemizi kaybettik!’ dedi.Anlamadım,nerede kaybettiniz annemi dedim sinirli sinirli.Sandım ki bir test için bir yere götürdüler şimdi de bulamıyorlar.Ağabeyim katıla katıla ağlıyordu karşımda .Bedenim beynimden önce algılamış olacak ki gözyaşlarımın yanaklarımdan aşağıya aktığını hissettim bir an.Tüm gücümle ağabeyimi ittim .İnanmıyordum ona.Annemin yattığı odaya doğru koşmaya başladım.Herşey bir film gibiydi.Hemşireler beni durdurmaya çalıştı .Odanın kapısından içeri girdiğimde o yoktu.Babam annemin yatağının üzerinde oturmuş,denize doğru bakıyor ve ağlıyordu.Annem nerde diye bağırdım ona.Bana sarırmak istedi onu da ittim.Yan yatakta yatan kadıncağızı hayli tartakladıktan sonra annemin öldüğünü anladım ve kendimi tuvalete kitledim.


Ben o tuvaletin taş zemininden bir saat sonra on sene yaşlanmış bir kadın olarak çıktım.Benden geriye ne o şen şakrak genç kız kahkahalarım,ne delicesine sevdiğim adama duyduğum aşk kalmıştı.Ben o tuvalete genç bir kız olarak girdim,hayatından vaz geçmiş bir kadın olarak çıktım.

Çıktığımda ağlamıyordum.Odaya girdim ,son bir kez annemden kalanlara baktım.Babam her şeyini almak istiyordu annemim.İzin vermedim.Tekerlikli sandalyesini hastaneye bağışladım,Birkaç özel eşyasıyla Hakanın annesinin ,Meliha annemin getirdiği çiçekleri aldım ve çıktım.Annem çiçekleri çok severdi.Ne yazık ben o çiçeğe bile bakmayı başaramadım.


27 Aralık 2009;bugün tam 30 yıl ,6 ay ve 1 gündür hayattayım.Annem öleli ,beni bırakıp gideli tam 11 sene oldu bugün.Bir yerlerden beni izliyorsa pekte onun hayal ettiği kadın olamadığımı biliyorum.Affet beni anneciğim.Hayatta her şey planladığımız gibi gitmiyor,sende beni bırakıp giderken ,Hakan’ın bana sahip çıkacağını hayal etmiştin.Ama ben onu bile berbat ettim.Ne içimdeki öfke dindi,ne kıskançlığım geçti.Hatta arada hala tırnaklarımı bile kemiriyorum gene.Ve biliyor musun anneciğim,artık fotoğraflarımıza baktığımda o fotoğraflardaki benden çok sana benziyorum.Sen gittiğinden beri bir çok şey değişti,değişmeyen tek şey var anneciğim;papatyan,ayışığın seni hala çok ama çok özlüyor….Seni çook seviyorum anneciğim…


Annem ameliyat olduktan sonra tam 6 ay 1 gün yaşadı….



Ölmeden önce son görmek istediği kişi benmişim ve beni arayıp çağırmadıkları için asla bana söyleyeceği son sözleri öğrenememenin ızdırapı geçmedi.Belki de sırf bu yüzden hep eksik kaldım ben.Hep eksik ve yalnız….

23 Aralık 2009 Çarşamba

Yarışma Fotoğrafları


Bu kız sizlerden gizli saklı fotoğraf sevdasıyla ilgili üç ayrı yarışmaya katıldı...Aslında sizlerle paylaşıp hem fikirlerinizi hem de desteğinizi almayı çok istedim ancak yarışma sonuçları açıklanmadan fotoğraflarınızı herhangi bir yerde yayımlarsanız diskalifiye olmanızdan ötürü ancak şimdi paylaşabiliyorum.

Katıldığım yarışmaları sıralayacak olursak;

  1. İBB Cumhuriyet Coşkusu
  2. Durum Gıda Arbella -Birlikte Afiyele Yemek ve Makarna ve Hayat
  3. Çevre Bakanlığı -Kuşlar ve Memeliler
Kulağınıza bu iş kolaymış gibi gelebilir ama hiç te değil ve sadece deklanşöre dokunmakla da iş bitmiyor maalesef.Yaratıcı fikirlere ,alt yapı çalışmalarına,fotoğrafta görünecek ve sizin için kılıktan kılığa girmeye razı gelen dostlara ,yeterli ışığa ve bayağı bir mesai harcamanıza gerek var.Ben özellikle arbella'nın yarışması için bayağı çalıştım.İki farklı mekanda üç ayrı çekim yaptım.Çekimlerde görev alan bazı arkadaşlara rüşvet olarak kişisel çekim yaptım.Yani sonuçta Facebook fotoğrafçısı oldum...:)

Sonuç mu?...Hayal kırıklığı...Maalesef hiç bir yarışmada değil dereceye girmek ,sergilenmeye bile layık olamadı fotoğraflarım.Ama inanın yılmadım...Çalışmaya devam...

Önümüzde katılmayı planladığım birkaç yarışma daha var.Bir tanesi Anadolu Sigorta'nın düzenlediği 'Kadın Gözünden Hayat' konulu yarışma.Eğer aklına bununla ilgili yaratıcı bir fikir gelen varsa benimle acil irtibat kursun...:)Söz onunda fotoğraflarını çekeceğim...:)

Aşağıda hem Arbella'nın hemde Çevre Bakanlığı Yarışmalarının fotoğraflarına ait linkleri bulacaksınız.Değerli fikirlerinizi benimlede paylaşırsanız çok sevinirim.

Afiyetle Birlikte Yemek

Makarna Ve Hayat
Yaban Hayatı


Not:Fotoğraftaki yakışıklı tahmin edebileceğiniz üzere benim oğluşum Gümüş...

22 Aralık 2009 Salı

İki Kardeş;Nefret ve Aşk

Ben çok şanslı bir insanım çünkü hayatımda bir çok defa aşık oldum.Bunu bir şans olarak görüyorum çünkü çevrem de bir kere bile aşık olamamış insanlar var.

Aşk;insanoğluna hediye olarak mı yoksa ceza olarak mı bahşedildiği belli olmayan o muhteşem duygu.Bütün olumsuzlukları olumlu yapan ,tüm sorunları bir an da unutturan,insanın kimyasını ,fiziğini,bedenini top yekün bir değişikliğe sokabilecek kadar kuvvetli olan o duygu…Aşıksanız dünyanın en mutlu,dünyanın en güzel/yakışıklı ,dünyanın en sorunsuz insanı sizsinizdir.Elbette karşılığı varsa duygularınızın.Çünkü eğer yoksa bu kez dünyanın en çilekeş insanı sizsinizdir.Velhasıl tehlikeli duygudur aşk,insanı ya süründürür ya güldürür.

Ve her insan da ki tepkimeleri farklıdır aşkın,tabii sevilene de bağlıdır bu.Ortaya bazen aşkın şiddetine bağlı olarak seviyeli çiftler çıkar,bazen dengeli çiftler yada temkinli ..Veya kavgacı,huzursuz,gizemli…Uzar gider bu liste.Çünkü her insan da farklı durur aşk.Bir elbise gibidir adeta,giyene göre değişir görünüşü…Ama uçlarda severseniz birini…

İşte o zaman vücudunuzun her hücresi isyan eder size de duymazsınız.Ateştir gitmekte olduğunuz,kaçmak yerine koşarsınız.Artık çaresizsinizdir.Dönüşü yoktur çünkü bu yolun.Hele birde karşınızda ki de uçlarda sevmişse sizi…Artık sizin aşkınızın rengi, siyah, tadı acı,rüzgarı poyraz,sokağı çıkmazdır.Ne yapsanız kar etmez,ne bir arada ne de ayrı kalabilirsiniz.Araya yılları,yolları,başka insanları koyarsınız da bilirsiniz ne vakit karşılaşsa gene gözleriniz başlar bıraktığınız yerden.Tutsak gibisinizdir birbirinize ,ne kadar uzağa giderseniz gidin ,tekrar ona döner gelirsiniz,bir tek onun kollarında diner tüm öfkeniz..

Suçlarsınız böyle anlarda onu.Sanki tüm acılarınızın,acizliğinizin sebebi o’dur ve işte tam da o an hissedersiniz o duygunun varlığını ,hissedersiniz de inanmazsınız.Yakıştıramazsınız uzunca bir süre kendinize,olabilir mi dersiniz ve sonunda anlarsınız.Nefret’tir bu!!!

Uçlarda sevenlerin son durağı,aşkın ikiz kardeşi nefrettir bu kez kalpten hissettiğiniz.Üstelik aşk kadar koyudur rengi,aşk kadar acıdır ,serttir ve çıkmazdır sokakları.

Şimdi artık iki ikiz kardeş fısıldar dururlar kulağına senin.Artık öldüresiye seviyorsundur sevileni ve ne acı ki o da bir süredir seviyordur öldürmek için seni…Kendi parmaklarınla daldırıp göğsüne çıkarmak istersin kalbini yerinden,istersin ki avucunda atsın onun kalbi ve bilirsin hiç acımaz da canın yaparken bunu.Ama bildiğin başka bir şey daha vardır ki çıkardığın o kalp kendi kalbinden başkasının ki değildir!!!


18 Aralık 2009 Cuma

Başak Prodüksiyon Gururla Sunar II


Efeeendim;

Yoğun istek üzerine facebook'u olmayan arkadaşlar için üşenmedim çektiğim fotoğrafları picasa'ya yükledim.Aşağıdaki linklerden portfolyolarıma erişebilirsiniz ve tabii ki daha önce de söylediğim gibi yorumlarınız benim için çok değerli...

Ruh Halleri I
Ruh Halleri II-Terkedilmişlik

15 Aralık 2009 Salı

Başak Prodüksiyon Gururla Sunar


Bu aralar uzun uzadıya yazamaz oldum.Belki de yazmaya kalksam yazacaklarımdan korktuğumdan.Korkmayın bu yazımda güzel haberler var.


Benim kararlı kararsızlığım sayesinde eskiden kalma bir çok sayfa kapanıyor bu ara hayatımda.Nasıl birden bire çıkıp geldikleri gibi her biri aynı hızla çekip gidiyorlar.Mutsuz sayılmam buna,çünkü farkında olduğum bir şey varsa insan akan bir suda sadece bir kere yüzmeyi başarabilir,ne kadar istese bile ve hatta su bazen tersine akmayı denese de olmaz.Hiçbir şey o ilk sefer ki gibi değildir artık.İşte tam da bu yüzden bu kız başını kaldırdı ufka bakıyor şimdi.Bazen omzunun üzerinden geri de bıraktıklarını süzse bile,dönmemeye kararlı geri.Üstelik emin de gelecekte onu daha iyisinin beklediğine.En azından bunun için dua etmekte…


Özlemini çektiklerim var elbette,güzel dostlukların ve paylaşımların özlemi ama bu sadece…

Gelelim güzel haberlere ;takip edenler bilirler,uzun süredir devam eden tedavilerin sonucunda iki şeyi öğrenmiş bulunmaktayım;

  1. İnatçı bir vakaymışım,dolayısıyla hastalık normalden hızlı bir şekilde seyrediyormuş yani tekrarlıyormuş.Dolayısıyla daha sıkı gözetim altında tutulmam gerekiyormuş.
  2. Pazartesi son tedaviden sonraki test sonuçlarımı aldım.Sessiz sedasız kimselere söylemeden gittim yaptırdım testi,aynı sessizlikle ve bir büyük korkuyla sonuçları almaya gittim.Açık söylemem gerekirse hiç umudum yoktu,iyi bakmadım kendime çünkü…Ama sürpriz…Test sonuçları temizdi,kanserli hücrelerimin hepsi ölmüştü.Anlaşılan o ki ben hastalıktan daha inatçı çıktım…Ve tabii ki,Allah’a şükredip,derin bir oh çektim….


Ve işte bu ruh halleriyle kendimi yollara vurup bol bol fotoğraf çektim.Hafta sonu o kötü havaya rağmen Kınalı adadaydım ve bir kez daha ne kadar doğru bir karar aldığımı gördüm.Ada kesinlikle kışın çok daha güzel.Sessiz,ıssız ama bir o kadar yaralarını sarmaya hazır senin.Kendiyle baş başa kalmak ve temiz hava almak isteyenlere önerilir.Hem Kınalı ada yolculuğum hemde daha önce çektiğim fotoğraflarla iki ayrı portfolyo hazırladım ve istedim ki sizlerle de paylaşayım.O yüzden de daha önce Facebook’a yüklediğim albümlerin linklerini aşağıda verdim.Umarım beğenirsiniz.Mümkünse yorumlarınızı da yazın çünkü bu benim için gerçekten önemli…


Son olarak albümlere bakarken eklediğim müziği de açarsanız sanırım ambiyansı daha kolay yakalayabilirsiniz.

Hoşça ve sevgiyle kalın…


Ruh Halleri I

Ruh Halleri II -Terkedilmişlik



11 Aralık 2009 Cuma

Bazen...


Bazen...

Tam da bitti sandığınız bir an da...

Hafiflemişken tüm acılarınız...

Birden bire sizin hiç beklemediğiniz bir şekilde

Hiç ummadığınız bir yolla

Unutmaya çalıştıklarınız size anımsatılıverir....

Ve siz;

O binbir güçlükle katettiğiniz yolun en başındasınızdır gene...

5 Aralık 2009 Cumartesi

Küçük Bir Aşk Masalı V


Bana kızacaksınız biliyorum,kendine acı çektirmekten öteye gitmez bu yaptığın diyeceksiniz büyük ihtimalle.Ama sevemedim ömrüm boyunca yarım kalan şeyleri,o yüzden bitirmem gerek Erkan ve Beyza'nın hikayesini.Belki ancak böyle huzur bulur her ikisi de.Söylenmemiş son söz de kalmadığında biter belki de gerçekte de bu hikaye...



O hafta sonu kuzeni İbrahim ile teyzesinin evine gitti Beyza.O gün evden çıkarken bir kapıdan geçmek üzere olduğunu ve bir daha hayatında hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağını,aylardır ağır bir yük gibi omuzlarında taşıdığı sırının deşifre olacağından habersizdi.

Öğleden sonra teyzesinin evinde ki çalışma odasındaydılar.Her zaman ki gibi ofisle alakalı gevezelik etmekteydiler.Konu birden bire iş çıkışı grup olarak gittikleri eğlencelere geldi ve İbrahim son derece pervasız ,soğuk kanlı bir şekilde Erkan ve Beyza’nın arasında bir şeyler olduğunu söyledi.O an zaman durdu Beyza için.Önce belki kabullenirler diye bir umut belirdi içinde.O düşünceyle gözlerinin içine baktı teyzesinin,aradı orada görmek istediği o onay bakışlarını ama korktu gördüklerinden…Korktu ,panikledi,ne yapacağını bilemedi.Keşke yanında olsaydı şu an Erkan,sımısıkı tutsaydı ellerini,korkma ben yanındayım,hep yanında olacağım deseydi.Ama değildi..Küçüldü birden Beyza,o herkese güçlü görünen Beyza mıydı bu ,şu an teyzesinin karşısında suç işlemiş çocuklar gibi dizleri titreyen…

Suç mu işlemişti sahi,suç muydu teyzesinin lugatında aşık olmak..?


Teyzesi o bilindik en sert halini takındı.Ne duyacağını biliyordu Beyza.Ofiste başından geçmiş önceki ilişkisi anımsatılacaktı gene kendine..Oysa teyzesi itmemiş miydi o ilişkinin de içine Beyza’yı.Onların yanına taşındığından beri ilk defa kendi arzularıyla sevmişti birini,kimsenin aklına ihtiyaç duymadan,yönlendirilmeden…İlk defa biri ona kendi doğrularını empoze etmemişti,Erkan’ı seçerken…


- Eniştenin kulağına gitmeden bu konu kapansın Beyza .Bir daha ikinizi ofiste yan yana bile görmek istemiyorum,sessiz sedasız kapansın bu konu ,aksi takdir de ikinizi de koyarım kapının önüne dedi teyzesi.

Sessiz kaldı Beyza.Konuşmak hatta haykırmak istediklerini söyleyemedi.Gözleri doldu,ağlamak üzereydi ki biliyordu bu işi daha da çıkmaza sokardı.Erkanın da kendisinin de bu işe ihtiyacı vardı.Hele Erkanın böylesi bir sebepten işten çıkarılmasına müsaade edemezdi.Hakketmemişti o bunu.Böyle bir sorumluluğun altına giremezdi.Peki ne yapacaktı?Seviyordu Erkan’ı…

İçinde fırtınalar kopuyor,kendi kendisiyle savaşıyordu Beyza.Teyzesi ve İbrahim çok doğru bir iş yaptıkları inancında olan tüm insanlar gibi rahatlamış başka konular konuşuyorlardı.Onlara göre Erkan ,Beyza’ya uygun değildi.Beyza bir boşluktaydı ve o yüzden kendisine alaka gösteren herkese aşık olduğunu zannediyordu.Eğer biriyle bir ilişkisi olacaksa bu eniştesine benzeyen bir adam olmalıydı.O kadar inanıyorlardı ki bu düşüncelerinin doğruluğuna,Beyza’nın gerçekte ne aradığı,kiminle mutlu olabileceği hiç mühim değildi.

Peki ya Beyza ,neden yerinden kalkıp masaya yumruğu vuramıyordu bir türlü?Neden ben o adamı seviyorum istersen at ikimizi de işten ,aşkımız daha değerli diyemiyordu?Niye vurup kapıyı çıkamıyordu Beyza?Neydi güvenemediği?Kendisi mi,ilişkisi mi yoksa Erkan mı?

Peki ya Erkan onun yerinde olsa ne yapardı???


3 Aralık 2009 Perşembe

ARANIYOR!!!


Evet…Hem neşeli bir şeyler yazmak için kasmamdan (bunun en büyük sebebi sizlersiniz)hem de tam olarak ne aradığımızı bilip ona göre evrene sipariş verme kaygusundan olsa gerek,hiç üşenmedim müstakbel eş adayımın profilini çıkardım.Aslında bu bir zamanlar psikoloğumun da verdiği bir ev ödeviyidi.Ve tüm bekar arkadaşlara da yapmalarını tavsiye ederim.Böylece hem eğleniyorsunuz,hem de neyi aradığınızı öğreniyorsunuz….:)

Demografik Özellikler

1-Kesinlikle Bekar
2-30-35 yaş arası (tamam önce ki tecrübelerden pekala kendimden 2-3 yaş küçük biriyle de mutlu olabiliyorum ) Düzeltiyoruz 28 -35 yaş arası …
3-Tercihen Çocuksuz J
4-Kendisini ikame ettirebilecek maddi güce sahip olan

Fiziksel Özellikler

1-Sarışın yada Kumral (Esmer arkadaşlardan özür dilerim ama bu kız şimdiye kadar hiç esmerlere gönlünü kaptırmadı )
2-Renkli gözlü (Mavi göz tercih sebebidir…)
3-Benden uzun ve benden kilolu (Yapılı olmasına lüzum yok aksine kaslı öyle body falan çalışmış erkekler bana hep itici gelmiştir)
4-Ve pek tabii ki bakımlı (Ama saplantı haline gelmemiş olan )

Ruhsal Özellikler

1-Kendini yetiştirmiş (Üniversite mezunu özellikle demiyorum ama sonra karşıma dangıl dungul adamlar getirmeyin valla bozuşuruz !!!Ya da tam aksi entelektüel salaklara da gıcık olurum)
2-Empati kurmayı becerebilen
3-Lüks yerler yerine salaş ve rahat yerleri daha çok tercih edebilen
4-Bir dünya görüşü olan
5-Hobileri olan ve karşısındakinin hobilerine saygı duyan .(Pek tabii ki fotoğrafçılıkla ilgileniyor olsa muhteşem olur,pasta yapmayı sevmesini beklemiyorum ya siz ona bakın…)6-
6-Mıymıntı ve Kılıbık olmayan
7-Maço olmayan
8-Gülmeyi bilen
9-Güvenilir
10-Tek eşli
11-Allah’ın varlığına inanan ve dua etmeyi bilen


Ve Benim Aradıklarım

1-Görmekten öte bakmasını bilen
2-Sözcüklerin bittiği yerde hissetmesini başarabilen
3-Sarıldığında onun bir parçasıymışım gibi hissedebileceğim
4-Kimi zaman yanında çocuklaşabileceğim
5-Biraz arkadaşım biraz babam,biraz yoldaşım olabilecek
6-Bana tamamen özgürmüşüm gibi hissettirebilecek ama ipleri asla elinden bırakmayacak
7-Yanında huzur duyabileceğim
8-Sivri dilli olmayan
9-Aşkından ölse de bana yenilmeyecek kadar güçlü bir karaktere sahip olan
10-Az kaldı unutuyordum,kesinlikle çocukları seven ve çocuk sahibi olmak isteyen
11-Eğer her şey yolunda gider ve bir oğlumuz olursa adını Efe yada Ege koymama karşı gelmeyecek
12-Ev işlerine yardım edebilecek
13-Arada romantikleşmeyi başarabilen
14-Gezmeyi,benim abuk sabuk romantik filmlerimi seyretmeyi sevecek
15-Ota boka ağladığım dönemlerde bana sabır gösterebilecek
16-Kavga etmeyi bilen
17-Barışmayı bilen
18-Hayvanları seven,özellikle kedileri (Gümüşsüz olmaz,olabilemez!!)
19-Sevgi dolu,hayata pozitif bakmayı başarabilen
20-Sırtımı güvenle yaslayabileceğim
21-Ailesine özen gösteren.(Birbirine bağlı aileleri her zaman çok sevmişimdir)
22-Beni asla yarı yolda bırakmayacak ve asla yarı yolda bırakmayacağım BİRİ aranmaktadır…J

Yukarıda ki özelliklere sahip arkadaşların yada sahip olduğunu bildiğiniz arkadaşların acilen 3 adet vesikalık fotoğrafı ile birlikte bana başvurması rica olunur.

Sahtecilik yaptığı tespit edilen adayların ihraç edileceği duyurulur.

Umarım okurken çok gülersiniz…Ve umarım bu sipariş yerine ulaşır…J


Sevgiyle Kalın..

30 Kasım 2009 Pazartesi

Işık ve Umut


Rabbim sana binlerce kere teşekkür ederim…İstediğim bir küçücük ışık,bir küçücük umuttu.Ve sen bana o umudu ,o ışığı verdin.

Ben pervanen ateşi görür görmez,sevindim.Bayram yerleri kururdu içimde.Küçük çocuklar gibi kahkahalar attım sokaklarda.Kilometrelerce yürüdüm,Rabbim sana şükürler olsun diye diye ve ne acı ki bile bile aslında sevincimin boş olduğunu…

Gene de şükür ediyorum sana,nefes aldırdın bana.Uyudum bir geceliğine de olsa ,hayaller kurarak,yasaklamadan kendime kurduğum hayalleri.Rüyalarımda doya doya kokladım ,bastım bağrıma kahramanımı,sabah veda edeceğimi bilsem de hasret giderdim misal aleminde sevdiğimle…Ellerimin değemediği fotoğrafları kucakladım koynumda uyuttum,sabahına ayrılacağımı bile bile ama gene de seve seve…

Ve şimdi diz çöktüm gene yalvarıyorum sana.Çıktığım yol ,benim yolum mu?Eğer dersen bana sabret ben yılmam beklerim,eğer pişmem içinse bu ateş ,ben ateşin kalbine hiç korkmam ilerlerim.Ama bana de ki yolun yol,ateşin ateştir…Yan ey kulum!!!

27 Kasım 2009 Cuma

Uykusuz


Ne tam bir haftadır hiç durmadan devam eden şu baş ağrısı,ne artık saymayı bıraktığım uykusuz gecelerim, ne uyuyabildiğim birkaç saat içersinde defalarca sıçramam yerimden,ne de gündüz gülen gece yastığa başını koyar koymaz ağlama krizlerine giren bir insana dönüşmem hiçbirinden şikayetçi değilim.Tek şikayetim;

Başucumda bir kitap var,kitabın içinde üç fotoğraf ,üçüde aynı kişinin …Her gece elimin biri uzanıyor o kitaba.Okumak değil derdi ,öpüp koklamak fotoğraftakini.Diğer elim son dakika da yakalıyor ötekini…Sonra başlıyor bir kavga.Bir mahkeme kuruluyor içimde,savcı da ,avukatta,hakim de ben.Sanık o.Hem suçlu bulup,idama mahkum ediyorum,hem beraat ettirip,başıma taç ettiriyorum.Öfkem sevdama yenik düşüyor.Sevdam tek başına can çekişiyor.Bu keder bu bedene fazla geliyor.

Rabb’im;

Sana yalvarıyoum;

Ya sök al içimden bu umutsuz sevdayı
Ya bana tutunacak bir umut ver.
Ya da bana son bir mucize daha gönder…

Bana bir yol göster artık,bir ufacık ışık ver…

22 Kasım 2009 Pazar

Nefret Edebilenlere…


Bir zamanlar sevip te sonra kendisine ait olmadı diye nefret edebilmeyi başaranlara;


- Ne yazık ki sizler beni gerçekte hiç sevmemişiniz ve hatta ne yazık ki siz sevmeyi hiç bilmemişiniz.Siz hiç sevginiz uğruna kendinizden vaz geçememişiniz,siz size ait olmayanı,sizi sevmeyeni sevmeyi bilmemişiniz.Yazık ,umarım bir gün gerçek bir sevgiye yer açarsınız kalbinizde…Ama bilin ki sizin nefretiniz ne karartır benim kalbimi ne de azaltır beni.



Benim sevip de karşılık bulamadığım tüm sevdiklerim ben sizi ‘İnsan’olduğunuz için bana yaşattığınız güzel anlar için ve başarabildiysem eğer bir anlık tebessümünüz için dünde bugün de yarın da sevmeye devam edeceğim…Sevene de sevmeyene de kalbime yer ettiği ve acısını çeksem de bana sevmeyi öğrettiği için teşekkür ederim.


Ayşe Başak BAŞOL

21 Kasım 2009 Cumartesi

AAAAA Başak Hasta Olmuş!!!!


Şimdi insan hastalığını hele de grip gibi basit bir hastalığı buraya yazar mı ?demeyin hiç.Bu bir ibret-i alem öyküsüdür.

Domuz gribine var olduğu günden bu yana hiç inanmayan ben, ki hala inanmamaktayım.Bir memleketin sağlık bakanı televizyona çıkıp bu sene gripten 22 milyon vatandaşımızın ölmesini bekliyoruz derse ve o memleketin insanları ‘ya bu adam ne diyor zaten bizim nüfus 70 milyon değil miydi?diye sorgulamazsa ve işin ilginç olanı bu muhterem bakanımız bu açıklamasından evvel 28 milyon grip aşısı!!! satın almış olduğumuzu bildirirse gel de inan!!!!Bana göre yaratılmak istenen bir korku ve panik ortamı var ki bunu da başarı ile yarattılar.Neyse konumuza geri dönelim;işte bu domuz gribi mevzusuna inanmayan ben Salı günü uyanır ve görür ki kuzeni hasta,grip olmuş,ateş falan yatmakta.Tabii hiç aklına gelmez bulaşır bu bana diye…

Çarşamba sabahı kalktığımda anladım bir şeyler ters gitmekte,bir ağırlık,bir kırıklık var üzerimde.Öğlene doğru anladım ;ben hasta oluyorum.Üşüme krizleri,halsizlik had saffada.Ben ki ayaklı eczane deposuyumdur.Koca şirkette ben dahil kimsede bir tane ilaç,hatta vitamin bile yok.Öyle hasta olmaya beş kala döndüm eve,ki kuzen gündüz bayağı kötüleşmiş.Ona çorba pişirdim,ayakta kalmak için bir sebep olunca kendi hastalığımı unutmaya başladım.Ben unuttum unutmasına da hain virüsler beni unutmadılar…

Perşembe sabahı;Allah’ım sana şükürler olsun ki bize bunca muhteşem çalışan organı verdiğin halde onları hissetmememizi sağladın.Evet ciğerlerimin yerini hissederek uyandım.Elime kalem verseler ince hatlarına varıncaya kadar çiziceğim.O nasıl bir acı,o nasıl bir yanma hissi.Her nefes aldığımda sevgili akciğerlerim nasıl yanıyorlar,tarifi yok bunun.O sancı ciğerlerimden diğer uzuvlarıma hızla yayıldı.Tabii arkasından ateş 38,5 dan 39’u buldu.Bendeniz ise harika hayaller aleminde müthiş rüyalar gördü bir süre.

Şimdi daha iyiyim.Ama tüm bunlar olup biterken ilk kez bir şey istedim.;Sigarayı Bırakmak!!! Sevgili ciğerlerimi bunca senedir fazla hor hakir kullandığımı ve isyan ettiklerini anladım.Bilmiyorum başarabilir miyim ama bunu düşündürdüğü için bile hasta olduğuma sevindim…

Bugünse kendime biraz temiz hava aldırmak ve biraz fotoğraf çekmek için Kadıköy’den vapurla Eminönü’ne geçtim.Ve muhteşem bir şey oldu vapur seyahati sırasında ‘Yunus gördüm’!!!O kadar güzellerdi ki en son küçücük bir çocukken görmüştüm onları.Ama seyretmekten fotoğraflarını çekmek aklıma gelmedi.Onun yerine size İstanbul’u her daim kanatlarının altına alan Martılardan gösterebiliyorum.Benim objektifimden…

18 Kasım 2009 Çarşamba

Kapan…


- Başak bu aralar ne yapmakta???

Kendime bu soruyu sorarken buldum kendimi.Bu aralar kaçak göçek bir insanım ben.Dışı farklı içi farklı…

Her gün aynı duayı ediyorum.Ne olur artık güzel bir şey olsun.Bir yerlerden çok mutlu bir haber gelsin bulsun hepimizi.Yazın ilk dondurmasını yiyen çocuklar gibi mutlu olalım.Yada ne bileyim o en çok sevdiğimiz arkadaşlarımızla felekten bir gece çaldığımızda ki gibi mutlu.Aşık olduğumuz insanla geçirdiğimiz en güzel günlerde ki gibi mutlu…

Kendime kızgınım,asıl yazmak istediklerimi buraya yazamadığım için kızıyorum kendime.Bir kapana sıkışmış gibiyim.Yazarsam okunacak,yazarsam yenik düşeceğim,yazarsam zayıf gözükeceğim.Oysa ben başı dik durmak istiyorum,oysa ben gururlu olmak istiyorum,oysa ben haksızlığa uğramış herkes gibi hakkımı istiyorum.

Yazamıyorum,uyuyamıyorum ve en kötüsü hayal kuramıyorum…


Hayaller kurarsınız,içinde mutluluk olan,içinde en sevdiğiniz olan,herşeyin zor edinilmiş olsa da güzel olduğu hayaller kurarsınız.Sonra bir gün biri gelir ve öyle bir şey yapar ki,dönüşü olmayacak bir şekilde her şey değişir.O biri sizde öyle bir yara açar ki,canınız daha fazla yanmasın diye gitsin istersiniz.Ama en korkuncu işte o an başlar.Çünkü o gittiğinde fark edersiniz ki , hayalleriniz çalınmıştır….

Ve siz ne yeni hayaller kurabilirsiniz bu kirlenmişliğin üzerine ne eski hayallerinizi geri alabilirsiniz yeniden yanmasın canınız diye…

Artık bir labirente hapis olmuş gibisinizdir ve en acısı artık çıkışta sizi bekleyen biri de yoktur!!!


Fotoğraf:benim objektifimden...

12 Kasım 2009 Perşembe

Revizyon :)


Evet…Bu gün çok eski bir arkadaşım (benim nerdeyse 2 misli olan bir arkadaşım)bir zamanlar benden korktuğunu söyledi.Şaşırdım,yarın kadarım neyimden korktun dediğimde de ‘O senin görünen kısmın bir de senden bir o kadar yerin altında var’ dedi.

Dedi ve kendime getirdi.Bu kız toparlanmaya karar verdi.Bana arkadaşı olarak bile zerre kadar değer vermeyen biri için üzülmenin bana bir şey katmayacağına karar verdim.Anılarımı ise henüz nereye koymam gerektiğine karar vermedim.Ben maalesef karşımdaki kadar insafsız ve acımasız davranamıyorum.Biri benim için değerliyse onu birden bire yerden yere vuramıyorum.Hatalıysam af dilemeyi biliyorum.Neyse konu bu değil.

İşte normale dönme reçetesi;

  1. Beyini sürekli yor.Seni üzecek şeyleri tekrar tekrar düşünmesine izin verme.Yani sürekli bir şey yap.
  2. Seni mutlu eden şeylerden uzaklaşma !Bazıları sana acını bile anımsatsa onları yaparken mutlu oluyorsan devam et!
  3. Yaşanılmışlık olan her yere bir kez de yalnız yada birileriyle git.Özel hiçbir yer hiçbir şey kalmasın.Bu bir filmi iki kez izlemek anlamına da gelse yap bunu!
  4. Sakın saçlarını kestirme !!!(Bu özellikle benim için ,bunu milyon kez yaptım ve milyon kez pişman oldum)Belki rengini değiştirmek iyi bir fikir olabilir.Bu konuda herkesden fikir istiyorum!!!
  5. Hareket et!Kalabalıklara karış,sırf yürümekte olsa,kendini yoracak şeyler yap!Yeni insanlarla tanış!
  6. Umutsuzluğa sakın kapılma…Dua et!!!
  7. Yapacak hiç bir şey bulamadığın zamanlarda kitap oku…
  8. Yeni hayatın için otur beklentilerini yaz ve bunlar ciddi şeyler olsun…Unutma hayattan ne istediğini bilmezsen,onun getirdiklerine razı olmak zorunda kalırsın.
  9. Aynanın karşısına geç ve hala ne kadar güzel/yakışıklı bir insan olduğunu gör ve bunun için şükret!
  10. Sık sık kendinden kötü durumda olanları aklına getir ve sahip olduklarından ötürü şükret!
  11. Herşeyin başının önce sağlık olduğunu sakın unutma! (Bu özellikle benim için ;her akıttığım gözyaşının ömrümü tüketmekte olduğunu fark etsem iyi olur)
  12. Bol bol gülümse ve sakın hayatı erteleme!!!Çünkü kimse ama kimse sana bugünü bir kez daha yaşatamaz…

Tüm reçeteyi uyguladığın halde hala içinden sana insan olarak bile değer vermeyen biri için ağlamak geliyorsa,Ağla!!!Ama bunu aynanın karşısında yap ki gözlerin sana gerçeği göstersin,ellerin kontrolü ele geçirip sana kendine gelmen için bir tokat indirsin!!!

Yarın yeni hayatımın ilk günü…Herşeyin yolunda gitmesi için dua edeceğim ve sizlerden destek bekleyeceğim.Biliyorum zorlandığım anlar olacak.Ama içimden bir ses kış sonunda size ilk baharı benim müjdeleyeceğimi söylemekte…

Sevgiyle Kalın…

Umut(suz) ve Yorum(suz)


Nefes alamıyorum ben,

Günlerdir

Uyuyamıyorum ben

Gecelerdir…

Hani demiştiniz ya siz (ler)

Zamandı herşeyin çaresi

Geçerdi

Geçecekti

Geçmedi…

Hani demiştiniz ya siz (ler)

Azalırdı tüm acılar

Zamanla

Azalacaktı

Azalmadı…

Siz hiç acıyı sevmediğiniz halde kaşık kaşık acı ne bulduysanız evde yediniz mi?

Siz hiç parmağınızı bir yere sıkıştırdığınızda ağlaya ağlaya mutlu oldunuz mu?

Siz hiç içinde taşıdığınız gerçek acıyı azaltıyor diye bildiğiniz tüm acıları tattınız mı?

Siz hiç her gün gittiğiniz evinizin yolunu şaşırdınız mı?

Siz hiç farkında olmadan saatlerce gözyaşı akıttınız mı?

Siz hiç her gün daha iyi olacağım diye yatıp her gün daha kötü kalktınız mı?

Siz hiç uyanmamaya yattınız mı?

SAYAÇ

Sitenizesayac.com