Başlığı okuyup peşin hükümlü davranmayın,nice hayat dersleri yüklü bu yazıda demeyeceğim.Çünkü aslında bu bir teşekkür mektubu.Bana ikinci bir hayat,tadına doyum olmayan bir dostluk ve güven hediye eden doktoruma ;Ömer Demirelli’ye .Umarım ismini yazdığım için kızmaz.
Geçen hafta sonu Fenerbahçe’de bir aile ziyareti sırasında burada yazmak istemediğim hatta başka bir yazıma konu olabilecek bir sebepten sinirlendim ve birden eski hastalığım depreşti.Bilenler bilir,bir zamanlar bir şeye kızdım mı kendimi yola vurma arzusu gelirdi bana.Arabalı yada yaya ,yer,zaman,mekan fark etmez kaçardım bulunduğum yerden sinirim geçene kadar.
Gene öyle oldu,montumu kaptığım gibi dışarı attım kendimi.Burnumun dibi Fenerbahçe sahili,hava soğuk.Bu sebepten olacak ki kalabalık yok.Tenha bile sayılır.Gökyüzü gri,hava çiseliyor ince ince.Önüm alabildiğine deniz,uzakta adalar,manzara insanı sarhoş edebilecek kadar güzel.Büyük Kulübün iskelesinde yüzlerce martı konmuş dinleniyor aralarında simsiyah bir karga.Fotoğraf makinemi evde bıraktığım için kendime ne kadar kızsam az.Zaten az sayıda olan insanlarda hızlı tempoda yürüyerek sabah sporlarını yapıyorlar.Sürü psikolojisi olsa gerek ben de onlarla hızlı yürümeye başlıyorum .Sonra koşmaya …Koşuyorum,KOŞABİLİYORUM.
Evet kiminiz için ne kadar sıradan bir eylem;koşmak.Ama benim için çok kısa bir süre öncesine kadar değildi.Hemoglobin’i 3,6 olan bir insanın değil koşması yaşıyor olması bile mucizeymiş.Böyle demişti kan tahlillerimi gören ilk doktor.
Demir eksikliğine bağlı kansızlık;maalesef kadınlarda daha sık rastlanan ve hayat standardınızı sinsice tahmin edebileceğinizden çok daha aşağıya çekebilen bir rahatsızlık.Hele benim gibi inatçı,tedavi olmakta direnen,hastaneden nefret eden,ele avuca sığmaz,dırdırcı bir hastaysanız.
Bazen yaptığınız iş konusunda sahip olduğunuz teknik bilgi,başarılı olmanıza yeterli gelmez.Karşınızdakini anlamalı,hatta ona ayak uydurmalısınızdır.Ömer işte tamda bunu yaptı.Yeryüzünde hala onun gibi insanlar olduğunu görmek çok hoş.Hiçte kendi branşıyla alakalı olmadığı halde bana yardım etti.Çünkü başka bir doktora yönlendirseydi,benim büyük olasılıkla tedaviyi yarım bırakacağımı biliyordu.Ona duyduğum güveni görüp,benim için yapabileceğinden fazlasını yaptı.
Geçen hafta sonu Fenerbahçe sahilinde koşabildiğimi gördüğümde o kadar çok sevindim ki telefon açıp teşekkür etmek istedim.Sonra rahatsız edebileceğim düşüncesiyle vazgeçip daha kalıcı bir şey yaptım.Bu yazıyı yazdım.Bu satırlarım sizin için Ömer Bey;
Koşabildiğine sevinmenin nasıl bir şey olduğunu belki bilmiyorsun,umarım bir ömür boyu da öğrenmezsin.Ama sen bana ikinci bir hayat hediye etmekle kalmadın,bir de bu hayatı aslında birçok insanın her gün yaptığı ama benim için ekstra olan bir sürü şeyle doldurdun.Tıpkı koşabilmek gibi.İşine duyduğun saygıdan ve içinde ki insan sevginden dolayı birçoklarına örnek olmalısın.Umarım tüm hayatın kalbinin içi gibi güzellikler ile dolu olur.Rastlaşma sebebimiz kötüydü ama tanıdığıma en mutlu olduğum insanlardan birisin.Sana bir kez daha yürekten çok teşekkür ederim.
Sevgiyle Kal…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder